Yurt dışı ve Türkiye'nin farklı kentlerinden Şırnak'a gelen akademisyenler Nuh tufanının ardından ilk yerleşim yeri olduğuna inanılan Heştan köyüne gezi düzenledi.
Şırnak Üniversitesince bu yıl ikincisi düzenlenen "Uluslararası Nuh Tufanı ve Cudi Dağı Sempozyumu" kapsamında kente gelen 10'u yurt dışından toplam 49 akademisyen, köyde çeşitli incelemelerde bulundu.
Üniversitenin genel sekreteri Doç. Dr. İbrahim Baz, gazetecilere yaptığı açıklamada, gerçekleştirdikleri sempozyuma 49 bilim insanının katıldığını ve 45 sunumun 13'ünün online gerçekleştiğini söyledi.
İnsanların tufan ve tufanın son durağının mekanıyla ilgili büyük merakları olduğunu ifade eden Baz, sempozyuma çeşitli görüşlerden akademisyenler çağırdıklarını aktararak, "Şöyle bir kanaate varıldı; Yahudi kaynaklarında bahsedilen tufanın mekanı, Hristiyan kaynaklarında bahsedilen Ararat Dağlarından kastı esasında Cudi Dağı olduğudur. Çünkü Ararat dağlarının bir dağ silsilesi olduğu ifade edildi." değerlendirmesinde bulundu.
Bugüne kadar yapılan araştırmalar ve arkeolojik çalışmalarda bütün verilerin birbiriyle uyuştuğunu anlatan Baz, "Özellikle İslam tarihi kaynaklarına baktığımız zaman Cudi Dağı'nın kuzeyinde bir şehrin kurulduğunu bu şehrin Heştan veya Heştiyan ismini taşıdığını, Arami ve Süryanilerin buraya 'Temanin' dediğini, Arap kaynaklarında ise 'Semanin' geçtiğini, Müslüman Kürtler yaşadıktan sonra da 'Heştan' şeklinde buranın isimlendirildiğini görüyoruz" dedi.
Gelen misafirlere tufandan sonra ilk yerleşim yeri olduğu düşünülen Heştan köyünü gezdirdiklerini ve onlar için güzel bir deneyim olduğunu kaydeden Baz, şunları kaydetti: "Cudi Dağı'nın zirve noktasında 2017 metre yüksekliğinde gemi anlamına gelen bir tepe bulunmaktadır. Burası sefine dediğimiz mekandır. Milattan önce Yahudilerin ağustos ayında gelip ziyaret ettikleri ve tufandan kurtuluşu kutladıkları, Hazreti Nuh'un sünneti olan ibadet yapmak, kurbanlar kesmek, adakta bulunma geleneğini sürdürdükleri yerdir. Hristiyanların bu bölgeye gelmesiyle özellikle de 300 yıldan itibaren bir Hristiyan festivaline yavaş yavaş dönüştüğünü görüyoruz. 766 tarihinden itibaren bu bölgede Müslümanlar yönetimi ele aldıkları için Müslümanların bu festivali üstlendiklerini görüyoruz. Ancak şunu ifade etmemiz gerekir, Hristiyanlar burada festival yaparken Yahudileri dışlamamışlar onlar da katılmıştır. Müslümanlar festival yaparken Hristiyan ve Yahudileri de festivale dahil etmişler. Hatta bu bölgede Yezidiler ve farklı etnik gruplar katılmıştır. Nuh'un gemisi gibi farklı inançların, etnik yapıların yaşantısı, düşüncesi farklı olan insanların sanki aynı gemiye binmiş, kutladıkları bir festival mekanı haline dönüşmüştür."
Baz, temennilerinin üç dinin dünyadaki nadir kutsal mekanlardan birisi olduğuna inanılan Cudi Dağı'nın terörün tam olarak bitmesiyle farklı inançların ve düşüncelerin buluştuğu, daha yaşanabilir bir dünya için birleştirici bir mekan hale gelmesi olduğunu sözlerine ekledi.
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Nicholas Al-Jeloo ise Nuh'un gemisinin Şırnak'ta Cudi Dağı'nda olduğuna dair bir çok delil bulunduğunu, Süryani kaynaklarında da geminin Kardo Dağı üzerinde yer aldığını bunun İslam literatüründe Cudi olarak geçtiğini belirtti.
Al-Jeloo, "800'lü yıllara kadar bu Cudi Dağı'nda gemi manastırı vardı. Burada insanlar gelip ziyaret ediyorlardı. Bizim tarihimize göre Cudi Dağı yüzde yüz Nuh'un dağıdır. Hz. Nuh gemisinin yeridir." ifadelerini kullandı.
Asur sanatı ve çivi yazılarını incelediğini ifade eden Aleksander Johannes de Cudi Dağı ve Nuh Tufanı Sempozyumu ve bugünkü ilk yerleşim yerinin kendi araştırmalarına büyük bir ışık tuttuğunu ifade etti.
Daha önce Irak'ta tufanla ilgili çeşitli araştırmalar yaptığını dile getiren Johannes, Asur yazıtlarında da Nuh'un gemisinin Cudi'de olduğuna dair çeşitli rölyef ve yazıtlar olduğunu Asur Krallığı'na ait yazıtlarda geminin Cudi'de olduğuna dair bir çok yerde geçtiğini dile getirdi.
AA Ekrem Payan,Faruk Küçük