Sivas Müzesinin hikayesi
Sivas'ta müze teşkilatı kurulması fikri eski yıllara kadar ulaşmaktadır. Cumhuriyet Döneminde (1922) Hars (Kültür) Müdürlüğü'nün emirleriyle dağınık olarak bulunan eserlerin vilayet merkezindeki bir okulda toplanarak müze kurulması istenmiştir. Lise haline getirilen okulda küçük bir müzenin teşkil edilmesi sağlanmıştır. kıymetli eserlerin bulunduğu bu müze 1923 yılında kabaca tasnif edilerek hizmete açılmıştır. Lise binasında müzenin gelişmesine imkan olmadığı anlaşılınca vilayette bir yer aranmış ve il merkezindeki eski eserlerinde değerlendirilmesi düşüncesi ile 1927 yıllında müze ve eserler Selçuklu yapısı olan Gökmedrese'ye taşınmıştır. Burada müzenin sistemli bir şekilde çalışmaya başladığı görülür. 1968 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılan Buruciye Medresesine taşınan Müze Müdürlüğü 1980 yılına kadar uzman yetersizliğinden çalışmasını yeterli düzeyde yerine getirememiştir. 1980 yılından sonra gerçek manada müzecilik anlayışıyla çalışmalarına devam etmektedir.
1984 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce onarıma alınan Müze Müdürlüğü birimlerinden; Buruciye Medresesi Arkeoloji ve Taş Eserler Müzesi, Kongre Binasının alt katı Etnografya Müzesi, üst katı ise Atatürk ve İnkılap Müzesi olarak onarım ve restorasyon sonucu halkımızın hizmetine açılmıştır. 1990 yılında Buruciye Medresesinde bulunan taş eserler Kongre Binasının deposuna taşınmıştır.
Kogre Binasının deposunda bulunan arkeolojik nitelikteki eserler 29.04.2009 tarihinde ilimizde açılan Arkeoloji Müzesine taşınmış ve burada ziyarete sunulmuştur.
Sivas Müzesi
İl sınırları içerisinde yapılan arkeolojik araştırmalara göre Sivas, Neolitik dönemden bu yana iskân görmüştür. İl topraklarında M.Ö. 5000–3000 yılları arasını kapsayan Kalkolitik döneme ait çok miktarda yerleşim yeri tespit edilmiştir. Birkaç evden oluşan ve genellikle su kaynaklarına yakın ve alçak küçük tepeler üzerine kurulan kalkolitik yerleşimlerde dönemin kendine özgü seramikleri üretilmiştir. 3. binden başlayarak 1200 yıllarına kadar uzanan Eski Tunç devrinin her üç evresinde de (Erken, Orta ve Geç Tunç Çağları), Sivas sınırları içerisinde yapılan yüzey araştırmaları sonucunda çok sayıda yerleşim yeri tespit edilmiştir. II. binden başlayarak Tunç devrinin sonuna kadar geçen süreçte bölgede Hitit egemenliği bulunmaktadır. Kuşaklı ve Kayalıpınar arkeolojik kazılarından elde edilen sonuçlara göre bölgede önemli Hitit kentlerinin yer aldığı, buralarda tapınak, sivil binalar, sur sistemleri ve barajlar gibi önemli yapıların inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu dönemde ilk defa çömlekçi çarkı kullanılmaya başlanmış ve tablet adını verdiğimiz, kil üzerine yazılarak oluşturulan yazılı belgeler ortaya çıkmıştır. Kayalıpınar arkeolojik kazılarında, Asur kil tabletlerinin de ortaya çıkması, II. Binin başlarında Asur Ticaret Kolonileri çağında, bölgede önemli ticari faaliyetlerin olduğunu göstermektedir.
M.Ö. 1200 yılında Hitit devletinin Trakya’dan gelen deniz kavimlerinin Anadolu’yu istilası sonucu yıkıldığını görüyoruz. Hitit devletinin yıkılmasından sonra orta Anadolu’da “Karanlık dönem” olarak adlandırılan 400 yıllık uzun bir süreçten sonra, bölgede Geç Hitit yerleşimleri ve Demirçağ olarak adlandırılan dönemde de Frig yerleşimlerine ait izleri görmekteyiz.
M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Asur, İskit ve Med hâkimiyetine giren bölgede, M.Ö. 550 yılında Pers egemenliği başlamıştır. Makedonya Kralı Büyük İskender’in Anadolu’ya M.Ö. 334 ve 332 yıllarında yaptığı seferler sonrası Pers hâkimiyeti son bulmuş, şehir daha sonra Roma İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu parçalanınca, Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde kalan şehir, Kapadokya bölgesinin önemli merkezlerinden biri olma konumuna gelmiştir.
1071 yılında Türklerin Anadolu’yu fethine kadar Bizans Devleti hâkimiyetinde kalan şehir, daha sonra Danişmentli, Anadolu Selçukluları, Eretna ve Kadıburhanettin Devletleri gibi birçok devletin egemenliği altına girmiş, ayrıca 1243 Kösedağ savaşından sonra bir süre Moğol işgali altında kalmıştır. 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Erzincan sınırları içerisindeki Otlukbeli’nde, Akkoyunlulara karşı kazandığı savaşın ardından, şehir Osmanlı egemenliğine girmiş ve Eyalet merkezi olmuştur. Sivas Ulusal Kurtuluş savaşının başlangıcını oluşturan Milli Mücadele yıllarında da Sivas Kongresine (4–11 Eylül 1919) ev sahipliği yaparak tarihteki önemli yerini bir kez daha elde etmiştir.
Sivas İli, bütün bu tarihsel sürecin ortaya koyduğu arkeolojik, tarihi sitler ve bu uygarlıkların eserleri olarak yapılmış taşınır kültür varlıkları ve çok sayıda Taşınmaz anıtsal eserlerden oluşan zenginliği ve çeşitliliği bünyesinde barındıran bir kültür kentimizdir.