Soylar Efsanesi nedir, Çağlar Mythosu nedir?
Soylar Efsanesi veya Soylar - Çağlar Mythosu: Hesiodos'un, kardeşi Perses'e gerçekleri açıklamak ve doğru yolu göstermek amacıyla yazdığı "İşler ve Günler" (Yunanca Erga kai Hemerai) adlı didaktik eserinde Theogonia'daki yöntem insanlar dünyasına uygulanır. Tanrılar gibi insanlar da bazı aşamalar geçirip bugün bulundukları duruma gelmişlerdir. Ne var ki tam karamsar bir görüşle, insanların iyiye değil, kötüye gittikleri ve sonlarının büsbütün yıkım olacağı kanısındadır. Bunu önlemek için kişinin adalete dayanıp doğrudan ayrılmaması ve hele gece, gündüz var gücüyle çalışması gerekir. Hint-Avrupa kaynaklı dünya görüşlerine dayanan bu mythos Yunan yazınında pek yankı uyandırmamışsa da, Roma dünyasında epey tutunmuş ve işlenmiştir. Theogonia ile işler ve Günler arasında ana görüş bakımından hem bir benzerlik, hem bir çelişki vardır: Her iki yapıtta sözü geçen Prometheus efsanesi, İşler ve Gunler'de Pandora masalıyla tamamlanmış ve bu bakımdan karamsarlıkta daha ileri bir aşamaya varmışsa da, İşler ve Gunler'de altın çağ Kronos'un egemenlik dönemiyle bir tutulur, insanlar için ykım Olymposlu tanrıların saltanatıyla başlar. Çağların (Hesiodos çağ değil de soy diyor) madenlere göre adlandırılması İran-Babil kaynaklı bir görüşe dayanır. İşler ve Gunler'de soylar efsanesi Pandora efsanesinden hemen sonra gelir.
Hesiodos'a göre beş soy vardır: Altın, gümüş, tunç ve demir soyları, bunların aralarına Hesiodos bir şey daha sokar. Homeros destanlannda sözü geçen yarı tanrı kahramanlar soyu.
Şöyle tanımlar her birini:
1. ALTIN SOY
Olympos'ta oturan ölümsüzler yarattı ölümlü insanların ilk soyunu altından. O zamanlar Kronos'un gökleri tuttuğu Zamanlardı, tanrılar gibi yaşıyordu insanlar, kaygısız, rahat, acısız, dertsiz. Belalı ihtiyarlık çökmüyordu üstlerine, kolları, bacakları her zaman dipdiri sevinip coşuyorlardı gamsız şölenlerde, tatlı uykulara dalar gibi ölüyorlardı. Dünyanın varı, yoğu onlarındı, toprak kendiliğinden bereket saçıyordu. Sayısız nimetler ortasında, rahat, memnun, yaşayıp gidiyordu insanoğulları tarlalarında. Bu ilk insanlar ölüp toprağa karışınca, birer cin oldular Zeus 'un dileğiyle, iyi birer cin, toprağı ve insanları koruyan cinler (Daimon). Yaman bir şerefe konmuş oldular böylece.
2. GÜMÜŞ SOY
Gümüşten ikinci bir soy yarattı olympos'ta oturan ölümsüzler. bunların boyları- posları da, akılları da çok başka türlüydü,altın soylulardan. Çocuklar, yüzyıl çocuk kalıyordu, evlerinde analarının dizinde çocukça oynaşarak. büyüyüp ergin çağa gelince. Pek uzun sürmüyordu hayatları, başlarını derde sokuyorlardı çılgınlıklarıyla. Ölçü nedir bilmiyordu coşkunlukları, ölümsüzleri saymıyor, tapınaklara gitmiyorlardı, oysa uygar insanların yasasıydı bu. Kronos'un oğlu Zeus kızdı onlara, gömdü toprağa saygısız yaratıkları, yeraltı cinleri oldu gümüş soylular. Bunlar şerefçe altındadır ötekilerin.
3. TUNÇ SOYLULAR
Bir üçüncü soy yarattı tanrılar tanrısı Zeus. Bu tunç soylular,gümüş soylulara hiç benzemiyordu, birer kütük gibiydi bunlar,güçlü kuvvetli korkunç, işleri güçleri azıtmak,saldırmak, öldürmekti. Bunlar ekmek yemiyordu,taş gibiydi yürekleri, korku salıyordu gittikleri yerlere önünde durulmuyordu güçlerinin, yenilmek nedir bilmiyordu. Gürbüz omuzlarına çakılı kolları, tunçtandı silahları, tunçtandı evleri, tunçla kazıyorlardı toprağı, çünkü kara demir yoktu henüz. Bunlar kendi elleriyle yok olup, çekti gittiler öbür dünyaya. Ve dünyada ad bırakmadan gittiler. küflü, paslı Hades'in ürpertili karanlıklarına. Kapkara ölüm rüzgarları aldı onları, bırakıp gittiler, pırıl pırıl gün ışıklarını.
4. KAHRAMAN SOYU
Toprak yeniden örtünce bu soyu da, bir kuşak daha yarattı Zeus, Kronos'un oğlu. Daha bereketli, daha doğru, daha yürekli olan bu soy, yarı tanrı kahramanlar getirdi dünyaya. İşte ondandır bu sınırsız topraklarda bizlerden önce gelen koca yiğitler. Çetin savaşlarda, yürek acısı karmaşıklarda yitti, gitti bu kahramanların hepsi, kimi yedi kapılı Thebai'nin duvarları önünde, Oidipus sürüleri uğruna, Kadmos'un Toprağında, kimi gemilerde, denizler ötesindeki Troya'da, güzel saçlı helena uğruna. Sarıldılar herşeyi örten ölüm yorganlarına. Kimilerine de Kronos oğlu Zeus,tanrılar Tanrısı, insanlardan uzakta,dünyanın sınırlarında, bir yurt ve bir hayat verdi, mutlu ve ölümsüz. Orada, o mutlu adalarda yaşıyor şimdi onlar, engin derin Okeanos'un kıyılarında. O mutlu yiğitlere, yiIda üç kez ürün verir, çiçekler,tatlı meyveler saçan Ana Toprak.
5. DEMİR SOYU
İnsanoğullannın,beşinci soyuna gelince, keşke o soydakilerden biri olmasaydım ben, keşke daha önce ölsem, ya da daha doğmasaydım! Çünkü bu beşinci soy demir soyudur. onlar gündüzleri didinir, ezilirler, geceleri kıvranır dururlar tanrıların yolladığı türlü dertlerde. Belalarla karışık biraz sevinçtir bulabildikleri. Ama bir gün gelecek, Kronos'un oğlu Zeus bu ölümlü insan soyunu da yok ediverecek. O zaman, ak saçlı insanlar soyu gelecek, o zaman , ne baba oğluna benzeyecek, ne de oğulları babalarına, ne ev sahibi konuğunu bilecek, sevecek, ne dost dostunu, ne kardeş kardeşini bu günkü gibi. Yaşlanır yaşlanmaz,hor görülecek ana baba, kaba kaba çatacaklar onlara, Tanrı saygısı bilmeyecek bu mutsuzlar. karınlarını doyuranların, karınlarını doyurmayacaklar. Ne yeminin değeri kalacak, ne doğrunun, nede iyinin. Yalnız kötülere, azgınlara gidecek saygıları, hak güçlünün olacak yalnız, vicdan kalmayacak. Kötü insan saldıracak iyi insana, yalana dolana kaçıp, andlarını çiğneyecekler, zavallı insanların ayaklarına dolanacak, kıskançlığın kem gözleri, kem dilleri. O zaman bırakıp yeryüzünü, Olympos'a gidecek. insanları bırakıp, tanrılara sığınacak, ak yüzlü, ak alınlı Aidos'lar,Nemesis'ler. Yalnız acılar kalacak, ölümlü insanlara, care bulamaz olacaklar kötülüklere karsı.