Geçtiğimiz günlerde vefat eden ünlü Yeşilçam yıldızlarından Süleyman Turan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi arkeoloji bölümünde okumuştu. Yazar Ayşegül Yüksel, onun okuduğu yıllara dair ilginç bir anısını okurlarına aktardı.
Yazar Ayşegül Yüksel, Cumhuriyet Gazatesindeki köşesinde bugün "Ardından bakakaldıklarımız çoğalırken" adlı yazısında ünlü aktörler Dinçer Sümer ve Süleyman Turan'a dair anılarını yazdı...
Yazarın Süleyman Turan ile ilgili hatırası şöyle:
Sevdayı en güzel dillendiren delikanlı
"... 1960’lı yıllara dönelim. Süleyman Turan’la bölüm arkadaşı olduğumuzu henüz bilmiyoruz. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünün ikinci sınıfındayım. Birkaç arkadaş klasik arkeoloji bölümünden “yardımcı sertifika” dersleri alıyoruz. Ve henüz ünlenmemiş olan Süleyman Turan’la da, İngiliz dili ve edebiyatı derslerinden değil, arkeoloji derslerinin giriş ve çıkışlarından “göz aşinası”yız. Güzeller güzeli bir kız arkadaşı var. Kendini ağır satan çeşitten. Hangi bölümde okuduğunu bilmiyoruz. Havalı olmasına havalı, ama ilgili ve düzenli bir öğrenciye pek benzemiyor.
O dönemde derslerin sınavları önce yazılı, sonra da yazılıyı geçmişseniz, sözlü olarak yapılıyor. Beş on kişi edebiyat fakültesinin üçüncü katındaki klasik arkeoloji bölümünün bulunduğu sahanlıkta sınav sonucu bekliyoruz. Süleyman’ın kız arkadaşı mutsuz görünüyor. Kaldığını düşünüyor. Süleyman ise kızın çevresinde pervane. Onu neşelendirmek için dil döküyor. Kızın geçer not alma olasılığının düşük olduğunu bile bile, sanki başarılı olacağı garantiymiş gibi yüreklendirici sözler bulup sevdiğine olmadık maskaralıklar yapıyor. Kendimizi unutmuş, şaşkın bakışlarla, henüz üne kavuşmamış aktör Süleyman Turan’ın performansını izliyoruz.
Bu performansta kötü oyunculara özgü “-mış gibi yapma” sahtekârlığı hiç mi hiç yok. Süleyman Turan, sırf sevdiği üzülmesin diye, dans ve şarkı karışımı bir devinimle, kızın elini bile tutmaksızın, tüm aşkını –söze dökmeden- dillendirdiği bir canlandırma yapıyor. Öyle başarılı ki...
Süleyman Turan, kısa süre içinde pek çoğu âşık delikanlı rolleri içeren yüze aşkın filmde rol aldı. Televizyonculuk, senaryo yazarlığı yaptı, haklı bir üne kavuştu.
Oysa, onun 1960’lı yıllarda, arkeoloji bölümünün girişindeki büyük sahanlıkta sunduğu -çok az sayıda seyircinin tanıklık ettiği- içtenlikli gösteri, hem arkeoloji/mitoloji dünyasının vazgeçilmezi olan “tanrıların sevda öyküleri”ni, hem de Yeşilçam’ın “aşk senaryoları”nı geride bırakıvermişti..."
Yazının tamamını bu adreste okuyabilirsiniz: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1583327/Ardindan_bakakaldiklarimiz_cogalirken.html