UNESCO'nun Dünya Miras Alanı Listesinde yer almasına rağmen, varlığı hâlâ çok az kişi tarafından bilinen Mada'in Saleh'in halk arasında lanetli yer olduğuna inanılmaktadır.
Kayalık arazi anlamında Hicr ve Hegra isimleriyle de bilinen Suudi Arabistan'ın Mada'in Saleh arkeolojik alanı, Al-Ula kasabasının 20 km (12.4 mil) kuzeyinde, Medine'nin 400 km (248.5 mil) batısında ve Petra'nın 500 km güneydoğusund İslamiyet öncesi eserlerin bulunduğu yerleşim merkezidir. M.Ö. 1 - 74 arasında en görkemli dönemlerini yaşadığı tahmin ediliyor. Mada'in Saleh adını Salih Peygamberden almaktadır.
Yüzyıllar boyu Salih Kenti'nde yaşananlar oldukça belirsizdir. Arap gezgini el-Mawdasi 10. yüzyılda, İbn Battuta 14. yüzyılda ve Charles Doughy Viktorya döneminde buradan söz ediyor. Ancak alan hakkındaki en ayrıntılı bilgiler sadece 20. yüzyılda, Osmanlı Devleti tarafından inşa edilen Hicaz demiryolu hattı döneminde elde edildi.
Bu dönemde ilk arkeolojik keşifler yapılsa da Birinci Dünya Savaşından dolayı sekteye uğradı. 1960'a kadar alan atıl kaldı. Fransa'yı ve Suudi Arabistan Krallığı işbiliği ile 1960 sonrası bazı araştırmalar yapı2008 ve 2012 yılları arasında bu ortak kuvvetler en kapsamlı kazıları gerçekleştirerek Mada'nın Saleh'in 2008'de bir UNESCO miras alanı listesine alındı.
Mada'in Saleh Suudi Arabistan'ın ilk Dünya Mirası listesine giren eseridir.
Başkentleri bugün Ürdün'de yer alan Petra kenti olan Nabatean Krallığı (Nebatiler) dönemine ait kalıntıların çoğu MS. ilk yüzyıla aittir. Nebatilerin menşei belirsiz, Suudi Arabistan'ın kuzeyindeki Hicaz bölgesinden gelme ihtimali yüksek görülüyor ve taptıkları antik dönem tanrıları da göz önüne alınarak tarihin ilk çağlarında Mezoptamya ile ilişkili oldukları düşünülüyor. Nebt (Nabataean) uygarlığı Arami dilini konuşuyordu.
Lihyanite ve Roma izlerine de rastlanan arkeolojik sit alanı Suudi Arabistan yönetimi tarafından uzun süre adeta gözlerden uzak tutulmuştur.
Alanın fazla tanınmamasında halk arasında 'lanetli' olduğuna inanılmasının payı da vardır. Suudi Hükümeti bölgenin turizmini canlandırmak için çeşitli faaliyetler yapsa da alanın lanetli olduğu inancı bu çalışmaları gölgelemektedir.
Peki halk alanı lanetli sayıyor çünkü Kur’an-ı Kerim’de de zikredilen Semud (Thamud) kavmine gönderilen Salih peygamber kıssasında anlatılan Kayadan Çıkan Deve olayının burada yaşandığına inanılıyor. Mucizeye rağmen Semud halkının peygambere inanmadığı için lanetlendiği inancı yöreyle bütünleştirilir.
Geç antik döneme ait yapılar içeren bölgede, Nabatean Krallığı'na ait oymalarla süslenmiş 131 adet anıt mezar bulunmaktadır. Yapılan arekolojik kazılarda1. asra ait kumaşlar, merhemler, resimler, yerleşim birimleri, pazar yerleri ve kanat denilen su kuyuları ile su kanallarına ait izler bulunmuştur.
Nebatilerin büyük kısmı, birçok Arap kabilesi gibi, aslen göçebeydi, çadırlarda yaşıyor,hayvancılık ve tüccarlık yapıyorlardı. Baharat ve aromatik bitkiler önemli ticari mallardandı. Hayvancılık ve kısmi tarımın yapan Nebaitiler, alanda kuyular açmış ve yağmur suyu depoları kurmuşlardı Koyunlarını, keçilerini ve develeri binlerce yıl boyunca birçok Arap kabilesinin yaptığı gibi çölde yetiştiren Nebatiler, bu alanda kaya içine kazılmış kuyuları kullanarak vaha tarımı yapıyorlardı.
Arkeolojik sit alanında bulunan Mada'nın Saleh harabeleri volkanik platolarla çevrili olmasına rağmen alandaki su kaynakları ve verimli topraklar, yerleşimcileri cezbetmiştir.
Nabatean Krallığı Roma İmparatorluğunun genişlemesine kadar bağımsız, zengin bir krallıktı. Roma'nın geleneksel ticaret yollarını değiştirmesi ve Kızıldeniz boyunca deniz ticaretini geliştirmesi, Nebatilerin şehirleşme çabalarını ve ticaret tezgahlarını olumsuz etkiledi. Krallık kademeli olarak geriledi.
Mada'nın Saleh'in belirgin tarihi önemine rağmen, 21. yüzyıla kadar arkeolojik araştırma yapılmadı. Sitenin çeşitli bölümleri halen belirsizliğini korumaktadır. Ancak günümüzdeki arkeolojik ve tursitik faaliyetler hayli yoğundur.
Mada'ın Saleh 3 ayrı bölüme sakiptir
İlk bölüm, birinci yüzyılda inşa edildiği tahmin edlen antik kenttir. Harabelerin çoğunluğu hâlâ kumla kaplı olduğu için, Mada'in Saleh'in en az bilinen kısmıdır. Arkeolojik kazılarda, seramik ve madeni paralar gibi gündelik objelerin yanı sıra muhtemelen bir kale ya da kent suru ile tapınak izlerini ortaya çıkarılmıştır.
İkinci bölüm; ibadet alanı Jabal İthlib'tir. 'Dağların Efendisi' denilen Dúshana'ya tapıldığı sanılıyor. Sitenin kuzeydoğusundadır. 40 metre yüksekliğindeki oyma kaya koridoru ile sarılmıştır.
Üçüncü bölüm; mezarlıklardır. Arkeolojik alanın en ünlü bölümüdür. 100'den fazla anıtsal mezara ev sahipliği yapmaktadır. Mezarlar mitolojik figürlerle süslüdür; maskeler, kartallar, aslanlar ve yılanlar. Mezar kitabeleri, gömülü kişinin sosyal durumunu açıkça belirtir. Süslü kapıların aksine, mezarların iç kısmı dekorasyondan yoksun düz duvarlardan oluşmaktadır.
Alanda gezilebilecek en ünlü kalıntılar şu şekilde adlandırılır:
Kasr al-Saneh
Al Khuraymat
Kasr Al Bint
Fil kayası (Sakharat al-Fil – Elephant Rock)
Mahalab Al Naqa (dişi deve sarnıcı)
Cebel Al-Akma kitabeleri
Kerpiç evler
Al-Ula Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
Kale: Müslüman hacıları korumak amacıyla yapılmıştır ama avlusunda Nebaitler dneminden kalma derin bir kuyu vardır
www.arkeolojikhaber.com