CNN Türk'te turizm hedefleri ve Kültür Bakanlığı'nın personel politikasına dair ipuçları açıklayan Bakanı Numan Kurtulmuş, "Kaçırılan tarihi eserleri geri vermeyen ülkelerin Türkiye'de arkeoloji kazısı yapmaları engellenecek mi?" sorusuna da cevap verdi.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, CNN Türk'te yayınlanan "Hafta Sonu" adlı programda, sunucu Hakan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Kurtulmuş, Türkiye'den kaçırılan eserlerin tek tek takip edildiğini ve Louvre Müzesi'ndeki bazı eserlerin Türkiye'ye getirilmesi için yazışmaların sürdüğünü dile getirerek, 17 ülkede Türkiye'den götürülmüş eserler olduğunu söyledi.
Herakles Lahdi'nin getirilmesinin kolay olmadığını ifade eden Kurtulmuş, lahdin İsviçre'de bulunduğunun tespit edildiğini, 5-6 yılda bunun peşine düşüldüğünü ve yazışmalarla ispat edildiğini anlattı. Kurtulmuş, "Önce bir gümrük alanında olduğu tespit edildi, orada ele geçirildi. Tam hafiyelik... İnşallah müzeye konulma törenini yapacağız önümüzdeki günlerde." diye konuştu.
Kurtulmuş, Orta Doğu'daki savaşın kültür ve sanatla ilgili kısmı olduğuna işaret ederek, "Esas soyguncular orada. Bir tarih müzesi gibi olan Halep, Şam'daki o güzel müzeler... Göreceksiniz birkaç sene sonra Avrupa'daki falanca müzede sergilenmeye başlayacak. Bu, sadece halkların öldürülmesi değil, aynı zamanda burada çıkarılan bu savaşlar medeniyetlerin de öldürülmesidir. Burada da çok ciddi hırsızlıklar, talanlar söz konusudur. Şam'ın, Halep'in o güzel eserlerinin, muhteşem tarihi güzelliklerinin hangi müzede sergileneceğine şahit olacağız." ifadelerini kullandı.
"Bu eserleri geri vermeyen ülkelerin Türkiye'de arkeoloji kazısı yapmaları engellenecek mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, arkeolojik kazı yapılması için verilen özel izinler konusunda benzer hassasiyetlerin takip edildiğini, bazıları için verilmiş izinlerin dahi kullandırılmadığı durumlar olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, "Ülkeye kazı yapma izni değil, yanlış anlaşılmasın. Diyelim ki Alman bir heyet, bizim buradaki kazıları yapmak için davet ediliyor, çağrılıyor ve onlar bir ülkeye verilen izin olarak görülmüyor." dedi.
- "Yeni bir istihdam kapısı gibi bir durum olmayacak"
Kültür ve Turizm Bakanı Kurtulmuş, gelecek dönem bakanlığa alınacak personel sayısına ilişkin soruya, "Bakanlığımızda 25 bine yakın personel var. Çok büyük rakamlarla personel almak değil, ihtiyacımız olan alanlarda stratejik alımlar yapılabilir. Bakanlık personel sayısı bakımından oturmuş bir bakanlık. Yeni bir istihdam kapısı gibi bir durum olmayacak." karşılığını verdi.
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü'nün 22. Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği Çin ziyaretine ilişkin açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Çin'in, Türkiye için çok önemli olduğunu ifade eden Kurtulmuş, Çin'de Türkiye turizm yılı seçilen 2018 için muhataplarıyla görüştüğü anlattı.
Çinli turistlerin bilmedikleri tarihi güzelliklerden hoşlandığını dile getiren Kurtulmuş, Mardin, Amasya, Bursa gibi alanların yeni destinasyonlar olarak tanıtımının yapılması gerektiğini belirtti. Çince bilen turist rehberleri, bu konuda alt yapının hazırlanması için ciddi hazırlıkların yapılması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Hedeflediğimiz 2 milyon turist sayısına hemen bir kaç sene içerisinde ulaşmak mümkün değil. Ama böyle bir hedefin Çinliler tarafından da ulaşılabilir bir hedef olarak görülmesi çok güzel. Özellikle 2018’den çok iyi istifade etmemiz lazım." diye konuştu.
Kurtulmuş, yakın zamanda Güney Kore ve Japonya seyahatlerinin de olacağını aktararak, oradaki pazarı da bir şekilde hareketlendirmek istediklerini söyledi.
"Uzak Doğu ülkelerindeki insanlar, kasıtlı bir Türkiye karşıtı propagandanın etkisi altında değiller." diyen Kurtulmuş, Türkiye’ye karşı ilgiyi kısa sürede çevirebileceklerine inandıklarını ifade etti.
İstanbul'a bu yıl içerisinde 500 bine yakın Alman turistin geldiğini aktaran Kurtulmuş, geçmişte Alman turistler bakımından iyi bir rakamın bulunduğunu, bunu yeniden yakalamanın mümkün olduğunu belirtti.
Bakan Kurtulmuş, "Ne kadar olumsuz propaganda yapılırsa yapılsın, Alman iç siyasetine ne kadar malzeme yapılırsa yapılsın, Almanlar burayı biliyor. Bu insanlar daha önce Türkiye'ye gelmiş ya da buraya gelen arkadaşlarından duymuş. İnsanların bir bölümü emekliliklerinin bir kısmını Türkiye'de geçiriyorlar. Dolayısıyla Türkiye'yi bir tanımışlıkları var. Türkiye'yi biliyorlar. Dolayısıyla Türkiye karşıtı bu tür söylemler çok fazla etki etmiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Batı'dan gelen turist sayısında önemli bir düşüşün olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, "Geçen sene oldu, şimdi toparlıyoruz. Mesela Rus turistlerdeki oran ilk altı aya baktığınızda yüzde 570 artmış ama geçen sene bayağı dibe düşmüştü." dedi.
Türkiye’ye sene sonuna kadar gelecek turist sayısına ilişkin de bilgi veren Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Bu sene turist sayısında 30 milyonu aşmayı hedefliyoruz. 2023 hedefimiz 50 milyon turist, 50 milyar dolar turizm geliri. Bu istikamette yürüyeceğiz. Bu bizim için önemli bir hedef. Stratejik olarak da iki hedef koyuyoruz. Pazar çeşitlendirmesi; Ruslar, İngilizler, Almanların ötesinde Çinlileri Japonları Hindistan’ı çekebilmek. Daha da önemlisi ürün çeşitlendirmesi. Türkiye sadece güneşi, kumu, denizi olan bir ülke değil. Dağ turizmi, spor turizmi, sağlık turizmi, inanç turizmi, yayla turizmi gibi Türkiye, başka ülkede olmayan çok farklı alanlarda yeni ürünler üretebilecek bir ülke. Ayrıca bazı ülkelerle ortak turizm paketleri yapılabilir. Endonezyalı turizm bakanıyla konuştuk, Endonezya dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi. Çok ciddi bir şekilde oradan hac ve umre için milyonlarca insan her sene hareket ediyor. O insanların Türkiye üzerinden gitmeleri, bir kaç gece burada konaklaması, camileri, İslami turizmin önemli eserlerini ziyaret etmeleri, mümkünse bir kaç gece de Kudüs'te kalmalarını temin etmek sağlanabilir. Yeni ürün çeşitlendirmesine gitmek durumundayız, dünyanın farklı alanlarına açılmak mecburiyetindeyiz."
Bu yıl önemli sayıda bir yerli turistin Yunanistan’a tatile gittiğinin hatırlatılmasının ardından bu yoğun ilgiye yönelik değerlendirmesi sorulan Numan Kurtulmuş, "Bunun çok kalıcı olduğunu düşünmemek lazım. Dönemsel, bir de fiyatların ucuzluğu olabilir. Gelir geçer, bu tür şeyleri çok kalıcı görmemek lazım." diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Kurtulmuş, Türkiye’nin güvenlikle ilgili olumsuz algısının kırılması için, özellikle Avrupa ve Amerika'yı hedef alan ne tür çalışmalar yapıldığı sorusu üzerine de şunları kaydetti:
"Burada biz 'Türkiye güvenlidir' demenin ötesinde pozitif bir gündemle 'Türkiye' markasını oluşturmak için gayret ediyoruz. 'Home Turkey' diye bir şey başladı. 'Türkiye misafirperverliğin evidir', 'Türkiye güzelliklerin evidir', 'Türkiye tarihi zenginliklerin evidir' gibi çağrılarımız var. Bunları yaygınlaştırmak durumundayız. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bu durum tesadüfen değil. İnsanlar, turistler, birtakım terör örgütlerinin eylem ihtimalinden korktular da o nedenle gelmediler değil. Çok planlı bir Türkiye karşıtı kampanya var, Avrupa ve Batı merkezli olmak üzere. FETÖ, PKK gibi örgütler başta olmak üzere Türkiye karşıtı ne kadar unsur varsa onların hepsinin de işin içinde olduğu bir Türkiye karşıtlığı var. Şunu herkes biliyor, İstanbul, Antalya, en az Berlin, Londra, Paris kadar güvenli şehirlerdir. Bunu onlar da biliyor. Ama maalesef Türkiye’ye karşı pozitif bir algı oluşmasın diye özellikle bu güvenlik meselesini algı operasyonu olarak ortaya koyuyorlar. Çok planlı bir kampanya ile karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Biz de buna karşı her imkanımızı kullanarak mücadele etmeye gayret ediyoruz."
"Türkiye-Almanya ilişkilerinde Almanya’daki seçimlerin ardından hızlı bir normalleşme bekliyor musunuz?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, şöyle dedi:
"Şunu ortaya koymak lazım; kültür ve turizm, birbiriyle aslında bağımsız ama birbirlerini bir şekilde etkileyen alanlar. Bu iki alanın da özelliği şu, kültürde ve turizmde politikanın diliyle konuşulmadığı zaman bunlar her ikisi de soft-power olarak yumuşak güç diğer ilişkileri olumlu etkileyebilecek alanlar. Onun için biz doğu ile de batı ile de kültürel ve turizm alanlarındaki iş birliklerini artırarak aslında bunun üzerinden aradaki ilişkileri yumuşatacak bir araç olarak bunları kullanmaya gayret ediyoruz. Çok yakın sürede Almanya-Türkiye ilişkilerinin normale dönmesi belki mümkün değil ama turizmi ve kültürü ilişkileri yumuşatacak, siyasete de olumlu etki sağlayacak yumuşak güç olarak kullanabiliriz."
Belçika'da yargı organlarının PKK'yı terör örgütü olmaktan çıkardığının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, bu konuyu takip ettiklerini dile getirdi. Avrupa'da bazı ülkelerin Türkiye karşıtı örgütlere ciddi destek sağladığını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bu son derece yanlıştır, dostluğa, müttefikliğe sığmaz. Bunu yapan ülkelere genel olarak şu çağrıda bulunmak isteriz: Herhangi bir terör örgütü, diyelim PKK, bugün sizin işinize yarıyor olabilir, Türkiye karşıtı birtakım siyasi gerekçelerle... Ama yarın bir gün bu örgütlerin hepsi öyle bir yapıya sahiptir ki döner sahibini ısırır. Dolayısıyla hiçbir terör örgütünden, hiçbir terör örgütünü desteklemekten, hele hele 'Demokratik kuralları esas aldım.' diyen hiçbir ülkeye zerre miktarda fayda olmaz. Belçikalılar da bunu bir kere daha gözden geçirsinler. Yarın bir gün onların da başına bela olur. Zaten Avrupa'da uzun süredir PKK'nın Avrupa Birliği terör listesinden çıkarılması ve legal bir siyasi örgütmüş gibi algılanması yönünde çok yoğun kulisler yapılıyor. Bu propagandanın bir parçası haline Belçika gelmesin. Bu, Belçika'ya zarar verir. Yani bizim için PKK zaten somut bir düşman, tehdit. Zaten fiilen bu mücadeleye içeride veya dışarıda devam ediyoruz. Bizim bir eksik, bir fazla fark etmez ama Belçika için fark eder. Belçika, Türkiye halkının, aziz milletimizin lüzumsuz yere düşmanlarıyla iş birliği yapmış görüntüsünü açık bir şekilde ortaya koyar ve bunun altında kalır."
Kurtulmuş, Belçika'da alınan bu karara yönelik diplomatik yönden müdahalelerin yapıldığını kaydetti. Belçika ile birçok ortaklıkları olduğuna değinen Kurtulmuş, yapılanın yanlış olduğunu anlatmaya çalıştıklarını ifade etti.
Belçika'da çok sayıda Türk yaşadığına işaret eden Bakan Kurtulmuş, "Üç beş PKK'lı terörist için oradaki yüz binlerce Türk vatandaşını uzaklaştırmak herhalde akıllı bir siyaset olmasa gerek." diye konuştu.
Terör örgütü PKK'nın "legalize" edilmesinin Türkiye için önemli bir sorun oluşturacağının altını çizen Kurtulmuş, diplomatik anlamda önemli çalışmalar yürütüldüğünü kaydetti. Bölgede PYD ve YPG'nin "orta çaplı bir düzenli orduya" kavuşturulduğunu anlatan Kurtulmuş, bu örgütlere silahların da "müttefik" olduğu düşünülen ülkelerce verildiğine işaret etti.
Verilen desteğe, DEAŞ ile mücadelenin gerekçe gösterildiğini belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sahadaki bu fiili gelişmenin siyasi yansımaları Avrupa'ya da olacak. Türkiye'nin içerisine oldu. Eylemlerin bir dönem çok artmış olması, eğer milli güvenlik hassasiyetiyle çukur eylemlerine müdahale edilmemiş olsaydı, belki bugün Türkiye'de başka bir şey konuşuyor olacaktır. Dolayısıyla çok ağır bir tabloyla karşı karşıyayız ama neyin ne olduğunu biliyoruz, kimin kimlerle ne irtibatı olduğunu biliyoruz, kimin hangi demeci verdiği zaman ne kastettiğini biliyoruz, kimin kime hangi silahı verdiğini biliyoruz ve Avrupa'da kimin kimlerle iş tuttuğunu biliyoruz. Dolayısıyla bunların bütün tedbirlerini alıyoruz."
Bakan Numan Kurtulmuş, terör örgütleri üzerinden kalıcı politik atmosferin oluşturulamayacağını kaydetti. Terör örgütlerinin "araç" olduğunu, ABD'lilerin de terör örgütleriyle ilgili, "Bunlarla taktiksel ilişki kuruyoruz." dediğini aktaran Kurtulmuş, "Açıkça söylüyor adam, 'Kullanacağız, çöp tenekesine atacağız.' Bu anlamda bizim Kürt kardeşlerimizin de en azından bu tür açık demeçlerle akıllarını başlarına alması lazım." diye konuştu.
Ruanda'yı örnek gösteren Kurtulmuş, bu ülkede yaşanan iç savaşta 1 milyonu aşkın insanın öldüğünü hatırlattı. O gün savaşan grupların hiçbirisinin yüzüne bugün bakılmadığını anlatan Kurtulmuş, sonuçta "Afrika'nın Torosları" diye tanımladığı Ruanda'nın, emperyalist devletlerin eline geçtiğini söyledi.
Güney Afrika'da ve Orta Doğu'da da benzeri olayların yaşandığının altını çizen Kurtulmuş, "Lübnan iç savaşını kim kazandı? Suriye paramparça oldu, Suriye'deki savaşı kim kazandı? Irak'ı paramparça yaptılar, daha da parçalamak istiyorlar. Yemen bölündü, kim kazandı? Çok açık, bölgede stratejik olarak bölge halklarının iç savaşlarından, çatışmalarından, bölünmelerinden kazanan tek ülke İsrail. Böyle bakmak lazım. İsrail bölgede rahatlıyor. Muhtemelen kendisince rakiplerini diskalifiye etmiş oluyor. Bu anlamda Kuzey Irak'taki referanduma da Kürt kardeşlerimizin bu gözle bakması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşmede adımların atıldığını hatırlatan Kurtulmuş, bu normalleşmenin hızlandırılabilmesi veya beklendiği şekilde yürütülebilmesi için İsrail'in özellikle bölgedeki tansiyonu artıracak tavırlarını bırakması gerektiğini vurguladı.
Bakan Kurtulmuş, Mescid-i Aksa'da yaşanan zulümler ve İsrail'in Kuzey Irak'taki referandum ile ilgili görüşlerinin normalleşmenin önünü açacak tutumlar olmadığına işaret etti.
Kudüs'e giden Türk turistlere de bazı zorluklar çıkarıldığını belirten Kurtulmuş, Türk ziyaretçilerin İsrail'i ziyaret etmesinden korkulmamasını isteyerek, "İsraillilerin ürkmesine gerek yok. Bu süreci kolaylaştırmaları gerekir. Kendilerinin de lehinedir. Kendileri bu şekilde dışarıdan bir turist topluluğunu çekmiş olacaktır." dedi.
Kurtulmuş, Kuzey Irak'taki referandum kararının aslında bölgesel Kürt hareketi için bir iç liderlik meselesinin yansıması olduğunu dile getirdi. Batı dünyasında, "Kürdistan"ın kurulmasına yönelik destek olduğunu ancak henüz bir müttefikliğin oluşmadığını ifade eden Kurtulmuş, Barzani'nin çıkışının, "Merkez benim" mesajı taşıdığını dile getirdi. Referandumun sonuçlarının Irak Anayasası bakımından da geçerliliğinin olmadığını belirten Kurtulmuş, "Siyasi etkisi olacaktır ama hukuki olarak etkisi olmayan bir referandum olacaktır." dedi.
Bölgedeki hiçbir bölünmenin bölge halklarına yararı olmayacağına işaret eden Kurtulmuş, hiçbir ülkenin, "Bölündük de rahat ettik." demediğini dile getirdi.
Bölünmenin, çatışan taraflara ağır bedeller ödettiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Kürt kardeşlerim bu konuda hassas olsunlar, uyanık olsunlar. Üç beş yerden kulaklarına sufle edilen birtakım sözler karşılığında o bölgeyi sonu belli olmayan bir maceranın içerisine itmesinler. Bizim beklentimiz bu. Kaldı ki Barzani yönetimiyle çok yakın ilişkileri olan bir ülkeyiz. En zor zamanlarında Türkiye olarak Barzani yönetiminin yanında olduk, yanında durmaya da devam ediyoruz." açıklamasında bulundu.
Bakan Kurtulmuş, Aysel Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk'un cenazesinde yaşanan olaylarla ilgili de şunları söyledi:
"Aslında biraz belki komplocu olacak ama ben orada yaşananın bu söylediğiniz bölgenin dağılması, parçalanması sürecinin dışında bir iş olmadığı kanaatindeyim. Fevkalade ayıp, çirkin, insanlık dışı, Müslümanlık dışı, ahlak dışı bir olaydır. Hassasiyete bakar mısınız? Böyle hassas bir dönemde hem de Ankara'nın merkezinde bir yerde bir kişi, kim olursa olsun, bir kere bizim öyle bir inancımız var ki kim olursa olsun istediği şekilde gömülmek, istediği şekilde defin törenlerinin yapılmasında özgürdür. Ailesi, kendi inançlarına göre onları defneder. Burada Kürt hassasiyetini kaşıyan açık bir provokasyon olduğu görülüyor. Soruşturmaları yapılıyor. 'Üç beş serseri bir araya geldi, haddini bilmez bir araya geldi bunu yaptı' değil. Bütün puzzle'ı üst üste koyduğunuz zaman böyle bir şey olduğu anlaşılıyor."
Alevi-Sünni meselesinin de Türkiye'nin "hassas fay hatlarından" olduğunun altını çizen Kurtulmuş, saldırının hem etnik hem de dini kimliğe yönelik yapıldığını vurguladı.
Bu saldırının "tesadüf olduğunu" düşünmediğini dile getiren Kurtulmuş, "Bir de politik olarak bu olay kime yaradı? Baktığınız zaman, halkın nezdinde özellikle doğu bölgesinde Kürt kardeşlerimizin nezdinde köşeye sıkışmış, eli silahlı, eli kanlı PKK'nın propaganda yapmasına zemin hazırlayan bir ortam oldu. Böyle baktığınız zaman önemli bir olay bu. Sonuna kadar lanetliyoruz, insanlık dışı, vicdan dışı bir olay. Kabul etmek mümkün değil. İnşallah failleri ve arkasındaki bağlantıları çok kısa süre içinde ortaya konulur, Türkiye bu ayıbı bir daha konuşmaz ve yapanlardan da hesabını sorar." dedi.
AA