Osmanlı Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmeden hemen önce Yafa kentinde inşa ettiği Hasan Beg Camisi, bugün İsrail'in başkenti Tel Aviv'in sınırları içinde kalıyor.
Günümüzde İsrail'in başkenti Tel Aviv’in merkezindeki Neve Tzedek bölgesinde yer alan Hasan Beg Camisi, Osmanlı Devleti’nin Kudüs Sancağı’na bağlı Yafa kazasının Akdeniz kıyısı boyunca uzanan El-Menşiyye Mahallesi'nde, Şam doğumlu Yafa Valisi Hasan Basri el-Cabi tarafından 1914'te yaptırıldı.
Akdeniz sahilindeki El-Menşiyye Mahallesi, 1948'de İsrail’in kurucu unsurları olan siyonist çetelerce tamamen yerle bir edilirken, Hasan Beg Camisi, kuruluş aşamasındaki İbrani devletinin liderlerinin emriyle, uluslararası toplumdan gelecek tepkilerden dolayı yıkılmaktan kurtuldu.
Tarihi Filistin topraklarının büyük bir kesimi üzerinde 1948’de kurulan İsrail devleti, Yafa kentini idari olarak başkent Tel Aviv’in belediyesine bağlarken, Filistinlilerin Arus’ul Bahr (Denizin Gelini) olarak isimlendirdiği Yafa kentinin en önemli camilerinden biri olan Hasan Beg’in kapılarına da kilit vurdu.
Müslüman çevresinden tamamen koparılarak etrafına otellerin ve çeşitli eğlence mekanlarının kurulduğu Hasan Beg Camisi, Filistinlilere göre, ibadete kapalı olduğu yıllar boyunca, uyuşturucu bağımlılarının uğrak yeri olmasının yanı sıra ahır ve hayvan barınağına dönüşmüştü.
1970’lerin sonlarına doğru Yafa Müslüman Topluluğu'nca ibadete açılan Hasan Beg Camisi, bugüne kadar birçok defa saldırıya uğrasa da ihtişamıyla bulunduğu toprakların Arap-İslam kimliğine atıfta bulunan bir Osmanlı şaheseri olarak varlığını sürdürüyor.
- Osmanlı’nın Yafa’daki mimari imzası
Yapımında, eşsiz bir mimari üslupla, bölgede eski çağlardan beri bilinen sarı taş yerine beyaz kalkerin kullanıldığı, 2 bin 500 metrekarelik alana yayılı caminin ibadet kısmı kare biçimindeyken, ayakta kalan minaresi çokgen silindirik yapıya sahip.
Osmanlı Devleti’nin tarihi Filistin topraklarından çekilişinden bir yıl önce 1916’da ibadete açılan tek kubbeli caminin iki minaresinden biri, İsrail’in kuruluşundan önce yıkıldı.
Doğu, batı ve güney cepheleri dar tutulmuş duvar payeleriyle daha küçük bölümlere ayrılan caminin duvarlarında, renkli camlı pencerelerle hareketlilik sağlanmış; pencerelerin bazıları üzeri at nalı kemeriyle sonlanan dikdörtgen formunda, bazıları ise bir daire içine alınmış üç yapraklı yonca şeklinde.
Bu bölgedeki geç Osmanlı devrinin en ilgi çekici eserlerinden biri sayılan, yüksekçe bir platform üzerine kurulu ve etrafı palmiye ağaçlarıyla donatılmış olan Hasan Beg Camisi’nin avlusuna da basık kemerli büyük bahçe kapısından sonra merdivenlerle çıkılmakta.
Yatay dikdörtgen şekilli ve surlarındaki tek sıra pencerelerle hareketlendirilmiş olan avluda, girişe göre iki yana yerleştirilmiş mermer fıskiyeli birer sekizgen şadırvan dikkati çekerken, kıble yönüne doğru sol tarafında ise Hasan Bey adını taşıyan bir de İslami İlimler Kütüphanesi yer almakta.
Osmanlı’nın bugünkü İsrail’in başkenti Tel Aviv’deki imzasını taşıyan Hasan Beg Camisi’nin İmam Hatibi Şeyh Doktor Ahmed Ebu Acve, dünden bugüne caminin tarihini, Nekbe’yi (Büyük Felaket) ve bu nadide tarihi esere yönelik saldırıları AA ekibine anlattı.
- Tarihe şahitlik ediyor
Şeyh Ebu Acve, Hasan Beg Camisi’nin Osmanlı’nın tarihi Filistin’deki son eserlerinden biri olduğuna dikkati çekti.
İsrail’in tarihi Filistin topraklarının Arap-İslam kimliğini yok etmeye çalıştığını ve Hasan Beg Camisi’nin Filistinlilerin yaşadığı Nekbe’nin en önemli şahitlerinden biri olduğunu vurgulayan Şeyh Ebu Acve, şunları söyledi:
"Hasan Beg Camisi Yafa kentinin kuzeyinde yer alır. Osmanlı Devleti’nin son demlerinde, 1914 yılında Müslümanlara hizmet için Yafa kentinin El-Menşiyye Mahallesi'nde inşa edildi. Tabii bugün El-Menşiyye Mahallesi'nden tarihe şahitlik eden bu cami dışında hiçbir şey kalmadı. Bunların tümü 1948’deki Nekbe’den (Büyük Felaket) ve siyonist çetelerin Yafa ve Filistin halkı hakkında işlediklerinden sonra yaşandı."
İsrail’in kuruluşundan sonra caminin ibadete kapatıldığını ve kaderine terk edildiğini ifade eden Ebu Acve, “Halkı zorunlu göçe tabi tutulan El-Menşiyye Mahallesi'ndeki Hasan Beg Camisi, mahallenin yerle bir edilmesi ve Filistin halkının tehcirinden sonra Yahudi çetelerce kendi kaderine terk edildi, ihmal edildi, defalarca saldırıya maruz kaldı, Müslümanların ibadetine kapatıldı.” dedi.
- 1970’lerin sonlarına doğru yeniden ibadete açıldı
Şeyh Ebu Acve, caminin uzun yıllar boyunca ibadete kapalı kaldığını, ancak Yafa’da kalan Filistinlilerin çalışmalarıyla 1970’lerin sonlarına doğru ibadete açıldığını hatırlattı.
Filistinli imam hatip şunları anlattı:
"Hasan Beg Camisi Nekbe’den bu yana İsrail devletince açık bir şekilde ihlallere maruz bırakılarak yok edilmeye çalışıldı. Camiyi ibadet gayesi dışına çıkarmaya ve başka bir şeye çevirmeye çalıştılar. Ancak bu planları bertaraf edildi. Ama maalesef bu hedeflerini başka bir şekilde gerçekleştirmeye çalıştılar. Camiyi ahıra ve hayvan barınağına çevirdiler. İbadete kapatıldı, bir kısmı suç ve ahlaksızlıkların işlendiği bir mikrop yuvasına dönüştürüldü. Camide gerçekleştirilen tüm bu ahlaksızlıklar ve rezillikler İsrail devletinin gözü önünde yapıldı. Hatta bir dönem Yahudi gençler için bir kulübe dönüştürüldü. Daha sonra da cami birçok saldırıya maruz kaldı ve hala bu saldırılar devam ediyor."
İsrail’in kuruluş sürecinde yeşil hat içindeki topraklarda kalan yüzlerce cami ile Müslüman ve Hristiyanlara ait çok sayıda mezarlığı yıktığını aktaran Şeyh Ebu Acve, “İsrail devleti zalim bir devlettir, bütün var gücüyle ötekinin -ki o öteki bu toprakların gerçek sahipleri olan Filistin halkı oluyor- kimliğini, sembollerini yok etme, silme ve örtbas etmeye çalışmaktadır." diye konuştu.
- Ezan sesi dışarıya verilmiyor
Şeyh Ebu Acve, bugün bulunduğu çevrenin Müslüman kimliğinden rahatsızlık duyduğunu ve provokasyonlara mahal vermemek için ezan sesinin kısık tutulduğunu belirterek şunları söyledi:
"Hasan Beg Camisi’nde ezan okunmasını engelleyen bir kanun yok ancak Hasan Beg Camisi’nin konumunun hassasiyeti nedeniyle caminin idaresince ezanın dışarıya verilmemesi uygun görülmüştür. Biz çevremizin ezan sesinden memnun olmadığını düşünüyoruz. Her ne kadar dini bir vecibemizi yerine getiriyor olsak da çevreyi provoke etmemeye çalışıyoruz."
Cami idaresinin, buranın İsrail Din Hizmetleri Bakanlığına bağlanmasını reddettiğini belirten Şeyh Ebu Acve, caminin tüm restorasyon çalışmaları ile bakım ve onarımının yerel yardımlarla yapıldığını kaydetti.
- Muhteşem bir Osmanlı eseri
Hasan Beg Camisi’nin bugün Tel Aviv’e bağlı tarihi Yafa bölgesine 3 kilometre mesafede yer aldığını ve yaklaşık 3 bin kişilik ibadet alanına sahip olduğunu ifade eden Filistinli din adamı, "Hasan Beg Camisi tam manasıyla gerçek bir Osmanlı şaheseridir. Caminin yapısına bakan, girişinden minberine ve mihrabına kadar, onun dev bir Osmanlı eseri olduğunu görecektir." dedi.
Şeyh Ebu Acve, Hasan Beg Camisi'nin Yafa’da Osmanlı yetkilileri tarafından yüksekçe bir platform üzerine kurulan iki camiden biri olduğuna dikkati çekerek, "Yafa’da avlusu olan ve merdivenlerle çıkılan iki büyük Osmanlı camisi bulunmaktadır, biri Hasan Beg diğeri El-Bahr Cami’dir. Yapının ayrıntılarına ve niteliklerine bakan onun mimari Yeşil Hat bölgesi düzeyinde bir şaheser olduğunu görecektir." ifadelerini kullandı.
- Restorasyon çalışmalarına Türkiye’den destek
Hasan Beg Camisi'nin İsrail vatandaşı Filistinlilerin yaptığı İslami çalışmalar için de önemli bir konumda bulunduğunu vurgulayan Şeyh Ebu Acve, "El-Aksa Vakfı’nın camimizin restorasyonuna katkıları oldu. Bununla birlikte işgal altındaki Kudüs halkı başta olmak üzere tüm Filistinlilerin ve Türkiye’deki kardeşlerimizin eskiden beri bu camiye destekleri olagelmiştir." şeklinde konuştu.
Kudüs ve Civarındaki Osmanlı Mirasını Koruma ve Yaşatma (Mirasımız) Derneği de İsrail vatandaşı Filistinliler tarafından kurulan El-Aksa Vakfı ortaklığında 2009 yılında Hasan Beg Camisi’nin doğu ve kuzeydoğu dış cephelerini restore etmiş, caminin güneydoğu duvarının Osmanlı mimari uygun bir şekilde restorasyon ve rekonstrüksiyon yoluyla yeniden inşa edilmesini sağlamıştı.
AA Esat Fırat