Topkapı Sarayı'nın avlusundaki ucube güvenlik kulübesi görenleri üzüyor

Topkapı Sarayı'nın avlusundaki ucube güvenlik kulübesi görenleri üzüyor

Tarihi Topkapı Sarayı’nın bahçesine inşa edilen güvenlik kulübesi hem tarihi dokunun içinde çirkin bir görüntü oluşturuyor hem de yapının bütünlüğüne zarar verdiği için eleştirileri alıyor.

Ülkemizde tarihi mekânlara verilen önem her zaman bir tartışma konusu... “Restorasyon çalışmaları mevcut olanı koruma ya da esas olanı bozmaya yönelik mi?” soruları da her zaman gündemde oldu. Uzman olmaya gerek olmadan dahi, gözle görülür bir şekilde yapılan; restore etmekten çok yenileme şeklinde olunca geri dönüşü imkânsız ve ülkemiz mirasına bir darbe oluyor. Bu alanda uzman akademisyenlerin daha çok seslerini çıkarmaları ve gerekirse ellerini taşın altına koymaları gerekir. Hele ki söz konusu tarihi yapı Topkapı Sarayı ise...

Dünyanın en gözde saraylarından biri de kuşkusuz Topkapı Sarayı. Her yıl binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapan sarayı daha nasıl turizm için elverişli yaparız çalışmaları hiç kuşkusuz sürüyor.

Sarayın Bab-ı Hümayun kapısından birinci avluya girdiğinizde camdan ve çelikten bir güvenlik binasının dikildiğini görüyoruz. Bazı kaynaklardan aldığımız bilgiye göre bu yapılan binanın inşasında yerin en az iki metre kazıldığı da vurgulanıyor.

Bu yapının buraya yapılması için bir kurul kararı olup olmadığı ve eğer varsa böyle bir yapıya tarihi avluda nasıl izin verdikleri ise başka bir tartışma konusu.

Ayrıca aldığımız bir başka bilgiye göre sarayın bahçeleri ve avlularında çok sayıda ağacın kesildiği de iddia ediliyor.

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’ konu hakkında  “İstanbul Suriçi kent ve dünya tarihi açısından özel öneme sahip olan bir bölgedir. Dünya kültür mirası kapsamında değerlendirimelidir. Suriçinin tarihsel dokusunu etkileme potansiyeli olan bütün faaliyetler yasaların ve kurullarının alacağı karara tabi olmalıdır.” açıklamssında bulunuyor. 

Sanat tarihçisi, Türk ressam, yazar, heykeltıraş  Gürol Sözen "Yeryüzü coğrafyasında, tarihsel dokusu ve kültürel kimliği ile hüküm sürmüş kentlerin birinci ilkesi; dokunulmazlığıdır. Kuşku götürmez bir gerçek: Shakespeare, “Geçmiş önsözdür” diyor 700 yıl öncesinden. Hele söz konusu Topkapı Sarayı ise. Toplumların gözbebeği Topkapı Sarayı, mimari dokusu, avluları, silüeti,bulutları, güvercinleri ve ağaçları ile bir bütündür. Düşünce yapısı ve resmetmeleri ile Nakkaş Osman’ın bir minyatürüne ya da 16. yüzyılın, bence çağımız için de büyük ustası Karahisari’nin kufi ve nesih yazı ile yazdığı besmelesinin bir köşesine bir noktayı nasıl konduramazsak sözgelimi çağdaşlık adına Topkapı Sarayı avlusuna bir nokta konduramayız. Tarih ve kültürel kirliliktir bunun adı ve örnek olarak sonrasında önüne de geçilemez. Gelecek kuşaklar için de bilgi ve görsel kirlilik, hangi amaçla olursa olsun… Budapeşte’nin, Tuna Nehri’ne tepelerden bakan görkemli eski kentin duvarında bir yazıt var: “Her geçmiş benim de geçmişimdir.” diyerek eleştrilerini dile getriyor

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi Editör Arkelolog Nezih Başgelen; "9 Ekim 1924 tarihinden bugüne müze olarak ziyarete açık olan Topkapı Sarayı’na girişte güvenliğin sağlanması ve ziyaretçi kontrolü her dönemde öncelikli önem taşımıştır. Her geçen yıl çok daha fazla turist kitlelerinin ilgisini çektiği görülen Topkapı Sarayı’na gelen ziyaretçilerin kontrol sistemlerinden geçişini sağlayan X-Ray cihazlarının ve güvenlik personelinin uygun yerlerde doğru şekilde konumlanması Topkapı Sarayı’nın tarihi kimliğinin korunması açısından yadsınamaz önemde. Bab-ı Hümayun’dan girilen sarayın I. avlusunda (Alay Meydanı) yeni yapılan güvenlik kontrol ünitelerinin metal ağırlıklı görünümlerinin geniş bir kitle tarafından tepki ile karşılandığı izlenmekte. 1985 yılından beri UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan Topkapı Sarayı’nın güvenliği için gerekli bu üniteler gözümüz gibi korumamız gereken Topkapı Sarayı’nın ruhuna ve kültürel peyzajına daha uygun bir şekilde düzenlenebilse daha iyi olurdu. Sökülebilir nitelikteki bu düzenlemelerin AVM, Galataport vb. gibi yerlerden ziyade Saraya uygun bir tarzda projelendirilmesini dileriz." diyerek düşüncelerini dlle getirdi.".

 

TOPKAPI SARAYI 2019’DA CUMHURBAŞKANLIĞI’NA BAĞLANDI

18 Ocak 1925 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararnamesi ile de Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları, milli saraylar adı altında korunmak üzere, kurulacak Milli Saraylar Müdürlüğü yönetimine bırakıldı. Aynı yıl içinde Yıldız-Şale, Aynalıkavak ve Küçüksu Kasrı, 1930’da Yalova Atatürk Köşkleri, 1966’da Ihlamur Kasrı, 1981’de Maslak Kasırları bu müdürlüğe bağlandı. 2919 sayılı TBMM Genel Sekreterliği Teşkilat Yasası ile Daire Başkanlığı konumuna getirilen Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na 1988 yılında Florya Atatürk Deniz Köşkü, 1991 yılında Filizli Köşk, 1994 yılında da Yıldız Porselen ve Hereke İpekli Dokuma Halı Fabrikaları bağlandı. 10 Temmuz 2018 tarihinde 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlanarak adı “Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı” olarak değiştirildi. Topkapı Sarayı, 6 Eylül 2019 tarihli ve 30880 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 44 nolu kararnamenin ardından Milli Saray’lar İdaresi Başkanlığı’na bağlanmıştı. 


Öznur Oğraş Çolak - Cumhuriyet


Benzer Haberler & Reklamlar