Trak rahiplerin aynı zamada hekim olduğu ve kullandığı tıp aletlerinin modern aletlere çok yakın olduğu dikkat çekti.
Trak'ların gizemine Tekirdağ ışık tutuyor Tekirdağ'da 16 yıl önce başlayan arkeolojik kazılar sonucunda Trak medeniyetine ait birçok kalıntı gün yüzüne çıkarıldı. Antik çağda bugünkü Trakya, Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan'da yaşamış Traklar, Yunan tarihçi ve antik yazar Herodot'a göre Hindulardan sonra dünyadaki en kalabalık halk olarak biliniyor. Namık Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Neşe Atik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Trakya bölgesine adını veren medeniyetin Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'dan İç Batı Anadolu'ya kadar uzandığını belirtti. Trakların tarihine ilişkin araştırma ve kazıların az olduğunu, bu nedenle Tekirdağ'daki tarihi Heraion Teikhos kentinde yürütülen kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan eserlerin medeniyete ilişkin konuları gün yüzüne çıkardığını anlatan Atik, şunları söyledi: "Tekirdağ'da çıkardığımız, arkeolojik kazılardan getirmiş olduğumuz veriler büyük önem taşımaktadır. Trakların eski dönemine ait veriler Tekirdağ Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bunun özelliği ve ilginçliği, Türkiye'de birçok Trak kenti olduğu bilinmesine rağmen kazısı yapılan ilk şehir olmasıdır." - "Günümüzdeki aletlere çok benzeyen tıp aletleri bulduk" Trakların boylar halinde yaşadığını ve savaşçı bir topluluk olduğunu aktaran Atik, farklı krallıklardan oluşan bu medeniyetle ilgili aydınlatılmayı bekleyen birçok konu olduğunu ifade etti. Tekirdağ'daki arkeolojik kazılar sonucu çıkan buluntuların özellikle yurt dışında büyük yankı uyandırdığını bildiren Atik, şunları kaydetti: "2000'den beri sürdürdüğümüz kazılar birkaç önemli veriye ulaşmamızı sağladı. Bunlardan bir tanesi Trak rahiplerinin aynı zamanda hekim rahipler olduğunu gösterdi. Yani bir kutsal alan bulduk burada. Hem sağlık tanrısına inanılıyor hem de rahipler, günümüz cerrahları gibi operatör olarak çalışıyor. Günümüzdeki aletlere çok benzeyen tıp aletleri bulduk. Antik kaynaklarda betimlenen, ilaç yapımında kullanılan tandır şeklinde fırınlar bulundu fakat bunlardan sadece bir tanesi şans eseri bozulmadan ve çökmeden çıkartıldı, hem de içinde ilacıyla birlikte." Ayasofya’nın en büyük kapısıdır. Bizans imparatorları ve yakınları bu kapıdan girermiş kiliseye. Bir söylentiye göre, Nuh’un Gemisi’nden arda kalan tahtalardan yapılmış.
İmparator Heraklius’un yedinci yüzyılda Doğu Anadolu’ya bu gemiyi aramaya gittiği bilinir. Kapının üstünde Ayasofya’nın en güzel mozaiklerinden birini, her şeye kadir İsa mozaiğini görürsünüz. Mesut Karaduman - AA