ABD'deki Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi'nden 2012'de diplomatik çabalarla geri getirilen Troyalı kadınlara ait 24 parça altın takı, Troya Müzesinde özellikle kadın ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekiyor.
2020 Avrupa Yılın Müzesi Özel Takdir Ödülü ve 2020/2021 Avrupa Müze Akademisi Özel Ödülüne layık görülen Çanakkale'deki Troya Müzesi'nde, bölgedeki arkeolojik kazılarda bulunan eserlerin yanı sıra Troyalı kadınların binlerce yıl öncesine ait göz kamaştırıcı takıları sergileniyor.
Çanakkale merkeze bağlı Tevfikiye köyü sınırları içindeki Troya Antik Kenti'nde ilk kazılar, hazine avcısı tücaar ve arkeolog Alman Heinrich Schliemann tarafından 1871'de yapıldı. Schliemann, bulduğu tarihi eserleri 31 Mayıs 1873'te Atina'ya kaçırdı. Osmanlı Devleti, Schliemann'ın Atina'ya kaçırdığı eserlerin iadesi için dava açtı. 1874'te görülen davada Schliemann, 10 bin frank para cezasına çarptırıldı ancak hazinelerin iadesi sağlanamadı.
Schliemann'ın ölümünün ardından Berlin'de sergilenen eserler, 2. Dünya Savaşı yıllarında Rusya'ya götürüldü. Çeşitli ülkelerde 40 koleksiyon ve müzeye dağılan, büyük bölümü Rusya'daki Puşkin ve St. Petersburg müzelerinde bulunan eserlerden bazıları, Türkiye'nin diplomatik çabaları sonucu geri alındı.
Antik kentin girişinde 2019'da açılan Troya Müzesi'nde sergilenen eserler arasında, sonraki yıllarda Troya'daki kazılarda bulunanların, "işçi hazineleri" olarak adlandırılanların yanı sıra ABD'deki Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi'nden 2012'de diplomatik çabalarla getirilen 24 parça altın takı da yer alıyor.
Troya kadınlarının kullandığı altın takılardan oluşan "Troya Hazinesi" bölümü, "2020 Avrupa Yılın Müzesi Özel Takdir Ödülü"nün ardından "2020/2021 Avrupa Müze Akademisi Özel Ödülü"nü kazanmasıyla dünya çapında ünü artan müzenin en özel alanlarından birini oluşturuyor.
Troya Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Aslan, AA muhabirine, Osmanlı'nın kaçırılan eserleri geri almak için hukuk mücadelesi verdiğini söyledi.
1874'teki davanın önemine değinen Aslan, "Hem dünyada bir ilk dava söz konusu hem de Osmanlı Devleti'nin attığı adım ile kazandığı ilk tarihi eser davası. Hazinelerin burada olması ayrıca önemli. Schliemann'ın Troya'da bulup bundan tam 150 yıl önce yurt dışına kaçırdığı, daha sonra farklı yollardan 40'tan fazla farklı müze ve koleksiyona dağılan Troya eserlerinin bir arada sergilenmesi için önemli bir çıkış noktası Troya Müzesi." diye konuştu.
Aslan, eserlerin bulunduğu topraklarda sergilenmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük de Schliemann'ın, tarihi eserlerde hak sahibi olabilmek için kazılara başlamadan önce 40 dönüm arazi satın aldığını ifade etti.
Dönemin Maarif Nazırı Safvet Paşa'nın, bunu fark ederek Hisarlık Tepe'deki söz konusu araziyi kamulaştırdığını, bunun da kaçırılan eserlerin iadesi konusunda Osmanlı'nın, sonraki dönemlerde Türkiye'nin elini güçlendirdiğini anlattı.
Kamulaştırma yapılmasa, Schliemann'ın bu eserleri yurt dışına kaçırmasından bahsedilemeyeceğini çünkü onun hakkı olacağını aktaran Gölcük, şunları kaydetti:
"19. yüzyılda çoğunlukla sömürgecilik faaliyeti konusunda bulundukları noktalardan kaçırılan eser grupları söz konusu. Dolayısıyla evet 19. yüzyılda bu tatsızlıklar olmuş fakat bu sömürgecilik dönemi ya da 19. yüzyılın yüklerinden Avrupa müzeciliğinin kurtulması gerekir. Bizim açımızdan başka bir nokta ise şu; harika ekiplerimiz var ve tüm bu diplomatik ve hukuki süreçleri sürdürüyorlar. Orada çok eminiz. Bunların yanı sıra bizim için Troya konusunda yeni bir hazine ortaya çıktı, yeni bir yıldız doğdu. O da içinde bulunduğumuz Troya Müzesi. Evet kaçırılan hazinelerin yurda döndürülmesi çok önemli ama bir de elimizdeki muhteşem varlıklara, muhteşem hazinelere bakalım. Troya Müzesi dünyada ilham verici müzelerden biri oldu. Biz bu elimizdeki güzelliklerin farkına varalım, onların tadını da bir yandan çıkartmayı unutmayalım."