Ulucak Höyük, İzmir ve Kemalpaşa ovaları arasındaki Belkahve doğal geçidinin doğusunda, Ulucak sınırları içerisinde, Ege kıyısına açılan verimli alüvyal bir ovanın üzerinde yer almaktadır. Bornova- Ankara karayolunun 15.kilometresinde, anayoldan 150 metre içeridedir.
Höyük, 125x 125x8m.boyutlarında, deniz seviyesinden 220.86m yükseklikte orta boy bir höyüktür. Höyüğün güneyinde Nif Dağı, kuzeyinde ise Spil Dağı yükselmektedir; söz konusu iki dağın arasından akan, Gediz Nehri’nin bir kolu olan Nif Çayı’nın oluşturduğu alüvyal dolgu, höyüğün üzerinde bulunduğu ovayı oluşturmaktadır. Mimari özellikleri ve küçük buluntuları ile kültür tarihinin aydınlatılmasına katkıda bulunan en eski yerleşimlerden birisi olan Ulucak Höyük, ilk olarak 1960 yılında İngiliz Araştırmacı David French tarafından tespit edilmiştir. İlk kez 1995 yılında İzmir Arkeoloji Müzesi başkanlığında, Ege Üniversitesi- Arkeoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu’’nun bilimsel danışmanlığında başlatılan ve yürütülen kazılara, 2009 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Trakya Üniversitesi adına Doç Dr. Özlem Çevik başkanlık etmektedir.
Ulucak’taki kazılar Höyük ve Mezarlık olmak üzere iki alanda çalışma gerçekleştirilmiştir. Höyüğün hemen güney yanında Socotap Tütün Fabrikası yer almaktadır. Mezarlık alanı ise höyükten 150 m uzakta; tepenin güneydoğusunda bu işletmenin bahçesi içindedir. Anayoldan Ulucak Köyü'ne giden yol tepenin hemen batı kenarından geçmektedir. Mezarlık kısmen ana karayolunun altında kalmıştır. Yürütülen kazı çalışmaları ışığında en eski yerleşim günümüzden 9000-8500 yıl öncesine tarihlenmektedir. Erken ve Geç Neolitik, Kalkolitik, Erken Tunç Çağ, Orta ve Geç Tunç Çağ ve Geç Roma-Erken Bizans olmak üzere altı kültür katı ve bu kültürlere ait mimari katlar tespit edilmiştir. Özellikle Geç Neolitik Dönem adı verilen dönemde, yoğun olarak yerleşilmiş ve düzenli plan veren köy yerleşimine ait mekânlar, işlikler açığa çıkartılmıştır. Höyükte en iyi korunan kültür katının Geç Neolitik/ Erken Kalkolitik çağlarına ait olduğu görülmüştür. Günümüzdeki geleneksel mimariye sahip köyler ile karşılaştırılabilecek bir yerleşmedir. Bitişik nizamda inşa edilen evler genelde tek mekânlı olmakla birlikte, bazı yapılarda bölmelere de rastlanmaktadır. Bazı evlerin önlerinde avlu denebilecek alanlar bulunmaktadır. Bunun yanında yerleşmede sokak olarak adlandırılan açık alanlar da yer almaktadır. Evler genel olarak birbirine bitişiktir ya da aralarında az bir mesafe bulunmaktadır. Yerleşim ani bir yangınla terk edildiği için o günkü yaşamı, koşulları ve özellikleri ile olduğu gibi yansıtan buluntular yapıların içinde ele geçmiştir. Fırınlar, ocaklar, platformlar, tahıl depolama yerleri ile pişmiş toprak; kemik ve taş eserler açısından oldukça zengin buluntular gün ışığına çıkartılmıştır. Tamamen günlük yaşama ışık tutan nesnelerin yanında figürinler, insan biçimli kaplar gibi, muhtemelen daha çok topluluğun yaptığı törenlerle ilişkili olduğu düşünülen, nesneler de bulunmuştur.
Bir inşaat hafriyatı sırasında tesadüfen tespit edilerek bilimsel çalışmalara başlanan mezarlık alanı, höyüğün 150 m. güneydoğusunda, Socotap Tütün Fabrikası’nın bahçesi içinde yer almaktadır; fabrika inşaatı sırasında kısmen tahrip edilmiştir. Yerleşim alanı dışında, extra mural türde bir mezarlık alanıdır.
Yoğun inşaat faaliyetleri arasında kalarak büyük oranda tahribata uğramasına rağmen, mezarlık alanına Erken Tunç Çağı ve Orta Tunç Çağı olmak üzere iki ayrı dönemde gömü yapıldığı tespit edilmiştir. Küplerin veya çömleklerin içerisine ölülerin konulması şeklinde gömü yapılmıştır. Ulucak Mezarlığı, Anadolu’nun batısında Erken Tunç Çağı’na ve Orta Tunç Çağı’na ait höyük yerleşmesi ile mezarlığın bir arada kazıldığı merkez olması açısından önem arz etmektedir.
Ulucak Höyük kazısı
Yrd. Doç. Dr. Özlem ÇEVİK ve ekibi
başkanlığında yürütülmektedir.
ULUCAK HÖYÜĞÜ (KEMALPAŞA) Kültür Bakanlığı
Batı Anadolu’nun gerek mimari, gerekse küçük buluntuları açısından kültür tarihine ışık tutan ve en eski yerleşimlerinden birine sahip olan höyük, Bornova-Ankara karayolunun 15 km’sinde Kemalpaşa ilçesinin Ulucak Beldesindedir. Kazılara 1995 yılında başlanmış ve bugüne kadar yapılan kazılar sonucunda üç kültür katı tespit edilmiştir. Bunlar; en üstte Geç Roma, Erken Bizans yerleşmeleri altında Erken Tunç Çağı tabakaları ve en altta ise Geç Neolitik yerleşimine rastlanmıştır.
Höyüğün en eski tabakası olan Geç Neolitik’te fırın ve ocakları ile birlikte çoğunluğu günlük işlerde kullanılmak amacıyla yapılmış mekanlar ile ayrıca özel işleve sahip bölümleri de höyük üzerinde gözlenebilir.
Kazılarda pek çok seramik kap ile birlikte çakmak taşından aletler, taştan silahlar, Anatanrıça figürinleri ve antropomorfik kaplar açığa çıkarılmış olup, bunların bir bölümü İzmir Arkeoloji Müzesi’nde teşhir edilmektedir.