Erganili yazar Mustafa Üzülmez, Hilar mağaralarındaki arkeoloji kazılarının yarım kaldığı ve tamamlanmaıs gerektiğini söyledi.
Diyarbakır’ın Ergani ilçesi Sesverenpınar köyü sınırları içerisinde yer alan ve 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı olarak tescillen Hilar Mağaraları ve yaklaşık 500 metre kuzeyindeki Çayönü tarihi dokusu ve günümüz uygarlığındaki yeri bakımından eşsiz bir değere sahip.
Yapılan akazılarda M.Ö. 7500 ile 5500 yılları arasındaki döneme ait kalıntı ve buluntularla bölgede buğday, nohut, mercimek gibi bitkilerin ekilerek, koyun ve keçilerin de evcilleştirilerek avcılıktan yerleşik hayata geçildiği ortaya çıktı.
Han mağarasının üzerinde Osmanlı konağı kalıntısı da var.
10 bin yıllık bir geçmişe sahip bölgede araştırmalar yapan Erganili yazar Mustafa Üzülmez, kaynaklarda o dönem insanlarının öldükten sonra tepeye bırakıldığını ve kargalar tarafından etleri yendikten sonra kemiklerinin gömüldüğünün yazdığını belirterek, “Burada Bizanslılar, Romalılar, Ermeniler, Gürcüler ve Kürtler yaşamış. Mağaranın hemen sağında ve solunda küçük küçük mağaralara benzer yerler vardır. Onlar da zengin kimselerin mezarlarıdır. Bunlar yazılı kaynaklarda mevcuttur. Bu mezarların dışında diğer mezarlıklar da var. Kargalar ölünün etini yedikten sonra kemikleri toplanıp bir yere gömülüyormuş. Aynı zamanda ziynet eşyalarıyla beraber mezara gömüyorlarmış. Nasıl olsa öbür dünyada tekrar dirilip takılarını kullanır düşüncesi ile bunu yapıyorlarmış. Han mağarasının üzerinde konak kalıntısı da var. 4. Murat, Elazığ tarafından ipek yolun kullanarak buraya geliyor. Bu han mağarasının üstünde konaklıyor. Oradan Şam’a oradan da İran’a geçiyor” dedi.
Ergani sadece Hilar değil. Kazıların tamamlanması lazım
Yazar Üzülmez, Çayönü’nün mercimek, nohut, buğday gibi hububatın ilk ekilmeye başladığı yer olduğunu ve hasadın geyiklerin boynuzu ile yapıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bundan birkaç yıl önce burada siyez buğdayı bulundu. O kadar zaman nasıl sağlam kalmış. Şaşırdım. O buğdayın cinsi hiçbir yerde yok. O buğday hem sulu yerde yetişiyor hem de kuru yerde yetişiyor. 10 bin yıl önce insanlar buraya yerleşmiş. Odalar yapmışlar. Ev yapmışlar. Hububatı da burada evcilleştirmişler. Yabani hayvanları, koyun, keçi, inek ve hatta köpeğe kadar evcilleştirmeyi de burada yapmışlar. Yazılı kaynaklardan öğrendiğim kadarıyla çift sürerken kara sabanı insanlarla sürüyorlarmış. Bir insan çekiyor diğeri sürüyormuş ve hasat zamanı geyiklerin o uzun boynuzlarına küçük küçük delikler açarak keskin çakmak taşları yerleştirmişler. Elleri incinmesin diye de kendir sarmışlar. Buğdayı, arpayı böyle biçmişler. Bu yapılan kazı kafi değil yarımdır. Daha kazılacak çok yer var. Ergani sadece Hilar değil. Turistleri çekmek için bu kazıların tamamının yapılması lazım.”
(İHA)