Yemenliler, Belkıs'ın Tahtı, Avam Tapınağı ve Seddi Marib için endişeli

Yemenliler, Belkıs'ın Tahtı, Avam Tapınağı ve Seddi Marib için endişeli

Yemen'in Marib kentinde adı Kutsal Kitaplarda geçen Sebe Kraliçesi Belkıs adına inşa edilen Arş-ı Belkıs (Belkıs'ın Tahtı), Avam Tapınağı (Mahrem Belkıs) ve Seddi Magrib (Antik Ma'rib Barajı) gibi binlerce yıllık eserlerin akibetlerinden kaygı duyuluyor.

Tarihinde pek çok savaş ve insanlık dramına sahne olan ve günümüzde de beş yıldan beri devam eden iç savaşla anılan Arap Yarımadasının kadim ülkesi Yemen'in, insanlık tarihinde büyük yer tutan, tarih kitaplarına konu olmuş eserleri ve bünyesinde barındırdığı güçlü kültür mozaiği kaderine terk edilmiş durumda.

Kur'an-ı Kerim'de geçen ve bizatihi bir surenin ismi olarak zikredilen ve "Sebe" kavmi tarafından kurulan Sebe Krallığı, tarih boyunca pek çok devlete ev sahipliği yapmış Yemen topraklarında hüküm sürmüş antik krallıklar arasında öne çıkıyor.

Sebe Krallığına o dönemde başkentlik yapan ve bugünde şehir olarak varlığını devam ettiren Marib kenti, halen meşhur Sebe Kraliçesi Belkıs adına yaptırılan ve onun adını taşıyan Arş-ı Belkıs (Belkıs'ın Tahtı), Avam Tapınağı (Mahrem Belkıs) ve Seddi Marib (Antik Marib Barajı) gibi binlerce yıllık eserin kalıntılarına ev sahipliği yapıyor.

Arş-ı Belkıs: Belkıs'ın Tahtı

Marib'e birkaç kilometre uzaklıkta bulunan ve inşası milattan önce 10. yüzyıla kadar uzanan Arş-ı Belkıs, Kraliçe Belkıs'ın yaşadığına dair pek çok delil olduğu ifade ediliyor. Yapımının üzerinden asırlar geçmesine rağmen büyük kısmının hala ayakta durduğu yapı Yemen'in köklü geçmişine ışık tutmaya devam ediyor.

Arş-ı Belkıs, uzunluğu 8 metreyi aşan yekpare taş sütunlarıyla ve bu sütunlar üzerine işlenmiş döneme ait yazılarla detaylı taş işçiliğiyle dikkati çekiyor.

Yapının iç kısmında, üzerinde yazıtların yer aldığı bloklar ve zeminden sütunların olduğu alana kadar yükselen geniş bir taş merdiven göze çarpıyor.

Barran Tapınağı olarak da anılan Arş-ı Belkıs'ın mimarisi, döneme göre üstün bir mühendislikle inşa edildiğini ortaya koyuyor. Söz konusu yapının milattan önce 10'uncu ila 4'üncü yüzyıllarda Arap Yarımadasından birçok insanın ibadet için teveccüh ettiği bir mabet olduğu da ifade ediliyor.

Şehrin dışındaki köy evleri ve tarlaların arasından geçerek ulaşılan Arş-ı Belkıs, insanı adeta tarih öncesi çağlara; Hazreti Süleyman ile Kraliçe Belkıs hakkında anlatılan kıssalara götürüyor.

Yemen'in tarihi hazinelerinden birisi olan tapınak, günümüzde demir parmaklıklar ve dikenli tellerle çevrelenmiş durumda. Korunması için herhangi bir görevlinin bulunmadığı antik eserin her geçen gün yok olma tehlikesi artıyor.

Asırlara şahitlik etmiş bu canlı tarih, insanların, üzerinde gelişigüzel gezmesinin yol açtığı yıpranma ve iç savaş ortamından kaynaklanan ihmalkarlık karşısında ayakta durmaya direniyor. .

Öte yandan Arş-ı Belkıs'ın 6 sütunu, geçmişlerine atıfta bulunmak isteyen Yemenliler tarafından birçok yerde logo yada sembol olarak kullanılıyor.

Kumun altında yatan binlerce yıllık tarih: Avam Tapınağı

Yaklaşık 3 bin yıl önce tarih sahnesine arzı endam etmiş Sebe medeniyetine ait birçok esere rastlamanın mümkün olduğu Marib'te kaderine terk edilmiş olan diğer bir önemli eser ise Avam Tapınağı.

Diğer ismiyle Mahrem Belkıs (Kraliçe Belkıs'ın Tapınağı) olarak bilinen ve inançlarına göre Ay tanrısı El-Mekah'a adanan tapınağın inşa tarihinin milattan önce 7 ila 5'inci yüzyıl arasında olduğu tahmin ediliyor.

İslam öncesi Güney Arap dini yapılarında kullanılan en yaygın mimari özelliğinin bir örneği olan sütunlar bu tapınakta da göze çarpıyor. 13 metre yüksekliğinde 8 sütuna sahip tapınağın en geniş bölümünü, daire şekilde inşa edilmiş bir alan oluşturuyor. Duvarında Eski Güney Arap dilinde yazıtlar bulunan bu daire şeklindeki yapı genişçe bir kapı ile tapınağın sütunlarının olduğu iç kısmına bağlanıyor.

Tapınağın iç kısmının duvarlarında ise sahte pencereler ile üzerinde Sebe dilinde Eski Güney Arap harfleri ile yazılmış kitabelerin yer aldığı birçok taş sütun bulunuyor.

Sütunlar üzerindeki taşlara işlenmiş yazıtların muntazam ve hala net bir şekilde okunabilir olarak günümüze kadar ulaşması, tapınağın tarihi değerini daha da artırırken, iç salondaki detaylı taş işçiliği Sebe halkının zanaatteki ilerleyişinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor.

Tapınağın antik Marib şehrinin dışına inşa edilmesinin sebeplerinden birinin o dönemde uygulanan dini ritüellerin gizli tutulması amacı taşıdığı ihtimalini akıllara getiriyor.

İki tapınak arasında tünel

Oldukça büyük bir alan üzerine inşa edilmiş tapınağın Arş-ı Belkıs'a bir tünel vasıtasıyla bağlandığı, ancak bu tünelin zaman içinde çökerek kaybolduğu belirtiliyor.

Tapınaktaki oval bölüme eklenmiş bir de mezarlık bulunuyor. Mezarlıklar 4 katlı odalar şeklinde inşa edilirken, mezarların dış duvarlarında oraya gömülen insanların yüzlerinin kabartma olarak resmedildiği görülüyor.

Yemen'deki diğer kültür ve tarihi miras gibi savaş sebebiyle korumasız ve bakımsız bırakılmış tapınağın büyük kısmı kumlar altında. Tarihi tapınağın koruması ise etrafına çekilmiş basit bir tel örgüden ibaret.

Antik Marib Barajı

Yemen tarihinde büyük önem taşıyan yapılardan biri olarak ifade edilen Seddi Magrib (Antik Ma'rib Barajı) bölgenin su ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiş bir yapı.

Sebe Krallığı tarafından 8. yüzyılda inşa ettirilen Antik Magrib Barajı, dönemin mühendislik harikası ve dünyanın en eski barajlarından birisi olarak kabul ediliyor.

Söz konusu dönemde baraj o kadar önemliydi ki; Sebe Krallığından sonra bölgeyi ele geçiren Himyar Krallığı da barajın bakımını üstlendi. Dönemin çok ilerisinde bir teknoloji ile inşa edilen barajın tarih içinde bir kaç defa zarar gördüğü ancak her defasında tekrardan onarıldığı belirtiliyor.

Milattan sonra 570'li yıllarda tamamen yıkıldığı ifade edilen barajın, yüz yıllarca suladığı vadilerde tarımı elverişli topraklar oluşturarak insanların refah seviyesinin yükselmesinde çok önemli bir rol oynadığı aktarılıyor.

Yapılışından itibaren yaklaşık bin 400 yıl kadar bölgeye hizmet veren barajın tarih içinde birden çok defa yıkılmasıyla bölgede afetler yaşandı ve Marib barajının yıkılmasıyla meydana gelen bu felaketlerden birisinin Kur'an-ı Kerim'deki Sebe suresinde de zikredilen Arim Seli (Büyük Sel) olduğu düşünülüyor.

Bölgede yaşanan bu afetler neticesinde su kanallarının yıkılması ve tüm alanın su altında kalması sebebiyle binlerce insan bölgeden göç ederek Arap yarımadasının ve Biladi Şam'ın demografik yapısını şekillendirdiği ifade ediliyor.

Günümüzde ise sadece tek duvarının kalıntılarına rastlanan Antik Marib Barajı'nın yerine yeni bir baraj yapılmış. Kaderine terk edilen bu tarihi eserin 2015'te Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin bölgeye düzenlediği saldırıda zarar gördüğü kaydedildi

Said İbicioğlu - AA


Benzer Haberler & Reklamlar