Zeytinburnu'ndaki Kazlıçeşme'de İstanbul Surdışı'nın bilinen ilk yerleşim alanını ortaya çıkaran mozaiklerin bulunduğu yerde keşfedilen ve içinde iki iskelet bulunan lahitten çıkan dokuma parçasının laboratuvar incemeleri tamamlandı. Lahitteki tekstil parçasının mor olduğu anlaşıldı. Mor renkli giysi mezardakilerin Bizans soylusu ve muhtemelen İmparatorluk ailesine mensup olabileceğini gösteriyor.
1453 yılında Sultan Mehmed'e Fatih ünvanını kazandıran Fetih'e kadar, karadan ve denizden bir çok saldırıya maruz kaldığı ve defalarca kuşatıldığı için İstanbul Surdışı'nda yerleşim olduğu tahmin bile edilemiyordu.
Tâ ki 2015 yılında restorasyon çalışmalarına başlanan ve Zeytinburnu Kazlıçeşme Sanat Binası haline dönüştürülen Kazlıçeşme'deki Zeytinburnu Belediyesi'nin eski binasının altında bir zemin mozaiği keşfedilene kadar!
İstanbul Surdışı'nın bilinen tarihini değiştirecek, Geç Roma – Erken Bizans dönemine tarihlenen yaklaşık 1500 yıllık mozaik, zeminin 1.5 metre altında keşfedilmiş ve arkeoloji dünyasında büyük şaşkınlık doğurmuştu.
Sur dışında bulunan ilk örnek olduğu için önem arz eden mozaiğin nasıl bir yapının zemininde yer aldığı merak ediliyordu.
Bu soruya cevap verebilmek için 2019 yılında yeniden Zeytinburnu Belediye Başkanlığı’nın başvurusu ile, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü gözetiminde devam eden kazı çalışmalarında, mozaiğin yapının dışına doğru devam ettiği tespit edildi.
İşte tam bu noktada Türk kültür ve sanat dünyasının görünmeyen bir insanı sahneye çıktı. 1999 yılında Zeytinburnu Belediyesi Başkan Danışmanlığına getirilen, 2004 yılında Başkan Yardımcısı olduktan sonra, 2014 yılında Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı olarak TOKİ Kültür Yayınlarını hayata geçiren ve 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığına atandıktan sonra 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı iken, 2019 ‘da Zeytinburnu Belediye Başkanı seçilen Ömer Arısoy, mozaiğin tamamının ortaya çıkarılması için belediyenin tüm imkanlarını seferber ettiği gibi alanın bir an önce müzeye dönüştürülmesi için gereken çalışmaları da başlattı.
İstanbul’un Surdışı yerleşim tarihi için yeni ve eşsiz bir kanıt haline gelen sahanın Mozaik Müzesine çevrilmesine karar verildi.
Zeytinburnu Mozaik Müzesi proje ve uygulaması Mimar Celalettin Çelik tarafından yürütülüyor. Müzeye dönüştürülecek alanda arkeolojik kazılar sürerken, restitüsyon ve restorasyon projeleri geliştirildi ve Zeytinburnu Belediyesi tarafından sağlanan verilerin de yardımıyla 2019 yılının eylül ayında mozaiğin bütününe ulaşıldı.
Kazlıçeşme Mozaiği'nin özellikleri
Bilgisayar teknolojisinin yardımı ile de mozaiğin tamamının nasıl olduğu ortaya çıkarıldı ve 22 Ekim 2022 yılında gerçekleştirilen Zeytinburnu Mozaikleri Sempozyum Bildirileri'ni içeren kitapta yayınlandı.
Opus tessellatum tekniğiyle yapılmış çok renkli (polikrom) mozaik panonun merkezinde dalga ve örgü motifi bordürlü bir daire içine yerleştirilmiş sekiz köşeli (octagram) ana motif bulunuyordu. Bu ana formu çevreleyen birbirine geçmiş düğüm motifleri, paralel kenarların çevrelediği üçgen ve kare kombinasyonu ve dairelerin iç kısmına yerleştirilmiş geometrik motiflerle kompozisyon zenginleştirilmişti. Octagram içindeki merkez dairede açık renk zemin üzerine yeşil, kahverengi, turuncu, mor renklerin tercih edildiği üçgenlerle bir çiçek motifi oluşturulmuştu.
Ana kompozisyonun dış kısmında bulunan düğüm motifleri arasında kantharos, sarmaşık, lotus çiçeği, dört yapraklı çiçek bezemeleri vardı. Düğüm motiflerinin ardından sekiz köşeli yıldız motiflerinden oluşan bir başka kompozisyona geçiliyordu. Yıldız motiflerinin arasında kalan kare biçimindeki alanlarda Süleyman düğümü motifleri kullanılmıştı.
Mozaik panonun benzerleri, MS 2. yüzyıla tarihlenmiş ve Ulusal Roma Müzesinde sergilenen Tivoli’deki Hadrian Villası mozaikleri ve Knossos’taki Dionysos Villası mozaikleri içinde görülüyor.
Mozaik inşa edilirken gömülmüş ve içinde iki iskelet bulunan lahit bulunmuştu
Ancak Zeytinburnu'ndaki Mozaik Müzesi olacak arkeolojik kazı alanının sürprizleri bununla da bitmedi. Kazılar esnasında İstanbul’da ilk kez görülen ‘sandık tipi mezar, lahit mezar ile bir yapının temeli ile birlikte aralarında sikkelerin de olduğu değerli eşyalara ulaşıldı. Lahitin içinden de Romalı olduğu tahmin edilen bir erkek ve kadına ait iskeletler çıkmıştı. İşin şaşırtıcı yanı lahitin kapağı mozaiklerin yapıldığı harçla mühürlenmişti. Yani mozaik ile lahit mezar aynı döneme aitti.
Zeytinburnu'nda bulunan Lahitte Bizans soyluları vardı
Peki bunlar kimlerdi? Lahitten çıkan dokuma parçasının laboratuvar incemeleri tamamlandı. Lahitteki tekstil parçasının mor olduğu anlaşıldı. Mor renkli giysi mezardakileri Bizans soylusu ve muhtemelen İmparatorluk ailesine mensup ait olabileceğini gösteriyor.
İskeletlerin hemen altında bulunan mor kadife parçalarından hareketle onların Bizans asilzadelerinden oldukları anlaşılıyor.
Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz, Zeytinburnu Belediyesi Danışmanı Yüksek Mimar ve Restorasyon uzmanı Dr. Olcay Aydemir, Mozaiğin inşa edildiği tarihin yaklaşık olarak Bizans İmparatoru 1. Jüstinyen dönemine denk geldiğine dikkat çekerek, “Büyük ihtimalle onun döneminde ya da biraz daha önce yaşamış Doğu Roma imparatorluk ailesine mensup birileri olabilir bu mezarda. Kemiklerden alınan DNA’ların incelemesi sürüyor. Kim bilir belki DNA verilerinin sonuçları bize bir sürpriz daha yaşatabilir ve onların kimliği konusunda ipuçları verebilir” diyor.
Biri kadın, biri erkek. Kadın 20-30 yaşları aralığında, erkek 40-50 yaşları aralığında.
Yüksek Mimar ve Restorasyon uzmanı Dr. Olcay Aydemir, arkeolojik haber ekibine tamamlanmak üzere olan Mozaik Müzesi'nin son halini gezdirirken, yapılan çalışmalar ve restorasyonlarla ilgili gelişmeler hakkında da bilgiler aktardı: “Mermer tekne ve kapaktan oluşan lahitin kapağı zemindeki mozaik malzemesi ile mühürlenmişti. Yani mozaik ile lahit aynı zamana aitti. Daha sonra bu lahitin kapağı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı Müdürlüğü uzmanlarıyla beraber titizlikle kaldırıldı ve içindeki 2 bireyin kemikleri, iskeletleri üzerinde Antropolog Yasemin Yılmaz tarafından çalışmalar yapıldı. Kemik örnekleri TÜBİTAK'a gönderilecek ve yaş tayinleri yapılacak. Lahit içinde iki kişi vardı. Biri kadın, biri erkek. Kadın 20-30 yaşları aralığında, erkek 40-50 yaşları aralığında. İkisinin de kemiklerinde romatizmal sağlık sorunu olması dikkat çekici. Erkek bireyde bir iskelette kaburga kemiğinde kırık ve sonra da yaşadığı süreç içinde iyileşme var ve romatizmal hastalığı eklemlerinden anlaşılmakta. İkinci lahit de aslında bir tuğla örgülü mezar. İçi mermer kaplı üzeri 2 parça kireç taşı blokla kapatılmış. İçinde tek birey gömülü halde." diye konuştu.
Halk onlara şimdiden Kazlıçeşme Aşıkları diyor
“İki iskelet bulunduran tarihi mezarlara “Milano aşıkları, Mardin aşıkları” gibi isimler vermek artık halk arasında da yaygınlaştı. Zeytinburnu halkı da daha şimdiden onlara “Kazlıçeşme Aşıkları”, “Aşıklar Lahidi” demeye başladı. Burada onları görmeye gelen pek çok kişi bana ‘Kazlıçeşme aşıklarını ne zaman göreceğiz diye soruyor. Soranların sayısı da her geçen gün artıyor” diyen Aydemir, ziyaretçilerin iskeletleri hangi alanda görebileceklerini arkeolojik haber ekibine gösterdi.
Aydemir, binanın bir odasının duvarlarını süsleyen resimlerde neler olduğunu şu şekilde anlattı: “Bu resimlerde bizim yapımızın olduğu bölüm görülüyor. Aslında denizle alakamız olduğunu ve bir liman olma hikayesini rahat gösteriyor bu siyah beyaz resim. Aynı şekilde haritalarda emperyal diye görünüyor burası bakın! Hemen Yedikule’nin yanında biz buralardayız. Bu haritada yine görünüyor. Aslında bu bölgenin o dönemde de beşinci yüzyıldan itibaren bir yerleşim olduğunu bu resimler bize anlatıyor.
Tabii bir şanssızlığımız şu; çok fazla savaş var ve neredeyse bütün kuşatmalar burayı da kapsadığı için gelen giden her kavim talan etmiş, bize üst yapıyla ilgili çok fazla bilgi kalmamış.
Peki ne kalmış? Aşağıdaki dairesel planlı yapının temeli kalmış. Bunu bu şekilde net göremezsiniz, bir daha görme şansınız yok, çünkü üstü örtülüydü. İstanbul Arkeoloji Müze uzmanlarının titiz çalışması ile artık müzede görebileceksiniz. Burası da bizim temelimiz. Bakın bulunan lahit, lahitimiz burada, buralar hep mozaik ama burada da bir temel yapısı var. Belli ki burada dikmeleri olan bayağı önemli bir yapı var burada, bir villa…
Tüm bulgular lahittekilerin Hıristiyan ve Bizans geleneğine dahil olduğunu gösteriyor
Başkanımız Ömer bey, bu dairesel planlı yapıyı fark edince kazının dışarıda devam edebileceğini düşünüyor ve sonra kazıyı bu bölgede ilerletiyor. Nihayetinde mozaiklerin devamı da çıktı. O mozaiklerin atölye alanında konservasyonları yapıldı. Bakın sandık tipi iki mezar burada, lahit de burada, yani sandık tipi mezarlar yapının dışında, lahit içeride kalmış. Yani yerin altında ve mozaikler yapılırken veya sonra gömülmüş bu adamlar. Çünkü mozaik, çamur mozaikle mühürlenmiş ağzını hem de hemen lahitin yanında eser mİktarda opus sektile döşeme parçası çıktı. Bunu yeni görüyorsunuz uzmanlarca konservasyonu yeni yapıldı yerine konuyor. Belliki kaldirilan mozaiklerin yerine opus sektile yapildi. Tam şu köşesinde bir Bizans dönemi onarımı var. Muhtemelen o dönem ikinci kullanım için açılırken onarıldı, muhtemelen kırıldı. bir onarım var onu da görüyorsunuz ama hiç dokunulmadı, öyle duruyor.
Lahitten iskeletlerle birlikte neler çıktı?
Çenesinde sikke bulunmadığı için pagan değil Hıristiyanlık halkası içinde olduklarını tahmin ediyoruz. Tüm bulgular gösteriyor ki bu bir Hıristiyan, Bizans geleneğine dahil. Gömüldükleri lahit de ikinci kullanım bir Roma dönemi lahiti. İkinci kullanım bir Bizans gömüsü bulduk lahitte. Bir kadife üzerinde altın sırmalı bir kumaş, üstlerinde herhangi bir şey göremedik. Yapılan tetkiklerde üzerinde bulunan tekstilin de mor renkli olduğu ortaya çıktı ki bu da onların Bizans soyluları olduğunu gösteriyor. Peki kimliklerini bulabilir miyiz, şimdilik bir şey diyemem ama araştırıyoruz"
Yaşar İliksiz - Adnan Erdoğan / arkeolojikhaber.com